TSK ve Paralel Yapı!

Her şey üst üste geldi…

Şöyle:

Son vakitlerde gerçekleştirdiğim kritik ziyaretlerde “bir konu” üzerine yoğunlaşmam tavsiye edildi.

Devlete bilgi akışının ulaştığı en önemli kaynaklardan biri, durup dururken “Darbe olabilir mi?” deyince…

“Bence olamaz ama bu soruyu benim fikrimi almak için yöneltmediğiniz açık. Beni tenvir eder misiniz?” karşılığını verdim.

“Evet” dedi önemli kaynağım:

“Bazı kıpırdanmalar var.

Şu ‘uçak’ düşürme işine iyi bakmak lâzım.

Cizre merkezli operasyonlar başarıya ulaştı, bunu bir yere koyunuz.

Türkiye sınır ötesi operasyona mecbur bırakılıyor, bu da şurada dursun…”

•

Bunlar bilgi değil, değerlendirmeydi.

Bekledim…

Sayın “kaynak” devamında “paralel yapı”nın Askeriye’deki faaliyetlerini anlatmaya başladı.

Askeri okullara yerleşme ve sonrasında çeşitli tezgahlarla adamlarını yükseltme faaliyetlerine girdi.

Cümleleri öre öre sonuca geldi:

“Şu anda çok sayıda kurmay albay bu yapıdan, alt ve orta düzey generaller içinde de hatırı sayılır sayıda paralelci var. Bunlar, paralel yapının dış faaliyetleri aracılığı ile darbe için dış destek aradılar. Bu dış destek şu ana kadar bulunamadı ama Türkiye’nin güvenlik ihtiyacının artmasına ‘paralel’ olarak bunların hareketlenmelerindeki artışa ilişkin bilgiler ulaşıyor. Bu konuda kamuoyunun son derece hassas olması, yerli ve milli medyanın bu işe eğilmesi şart.”

•

Ayrıntılarını paylaşamadığım bu görüşmenin ardından, askeriyenin önemli mevkilerinden birinde bulunan bir “tanıdık”tan dolaylı olarak bilgi almaya çalıştım.

Dendi ki;

“TSK bu konuda çok hassas. Kimin ne olduğu biliniyor. Kendilerini kamufle etmeye çalışmışlarsa da, bunlar teker teker kayıt altında. Başka kurumlarda olduğu gibi ‘organize’ hareket etmeye çalışsalar da netice alamazlar. Siyasi irade ile TSK birçok konuda tam mutabakat halinde. ”

•

“Her şey üst üste geldi” dedim ya giriş faslında.

Bizim önümüzde böylesine netameli bir konu varken, “AK Partili muhalifler” birden bire çıktı ortaya.

Gayet duygusal bir “AK Parti Büyüğü”, derin, kıvrak, oynak bir “gazeteci”nin ağına düştü.

Daha doğrusu ağına atladı.

Türkiye’nin tarihinin en kritik günlerinden geçtiği, “sınır ötesi”nden gelen tehdidi her zamankinden fazla hissettiği bir anda, tuhaf bir çıkış!

Bir başkası, o da “eski merkez sağ”dan gelme bir isim, malûm zat, ortalığın karışmasına “hizmet”te bulundu.