Adamlar adam değil

Gevrek sesli, olgun yaştaki, hatırı sayılır bir sunucu abimiz haberleri veriyor radyoda. Türkiye’deki eğitim sistemine dair yapılan araştırmanın vahim sonuçlarından bahsediyor. Sekizinci sınıfların yüzde...

Gevrek sesli, olgun yaştaki, hatırı sayılır bir sunucu abimiz haberleri veriyor radyoda. Türkiye’deki eğitim sistemine dair yapılan araştırmanın vahim sonuçlarından bahsediyor. Sekizinci sınıfların yüzde bilmem kaçı dört işlemi yapamıyormuş, on birinci sınıf seviyesindeki çocuklarımız harita okumayı bilmiyormuş, dördüncü sınıf talebelerinin büyük çoğunluğu Türkçe dersinde başarısızmış. Söz Türkçe’ye gelince otorite olduğu konuda yorum yapma ihtiyacı hissediyor: Demek ki anadilini doğru dürüst konuşamadığı için yarınlarda birbiriyle anlaşamayan, birbirine dert anlatamayan, daha çok kavga edecek bir nesil gelecek, eyvah!

Sıradaki habere geçiyor sonra: Adalardaki faytonlara konuşturulan zavallı atlara dair bir haberimiz var diyor, koşturulan değil yalnız, konuşturulan! Adam spiker.

Kahvelerimizi yudumluyor, iki çift lafın belini kırıyoruz dostlarla. Şehir ve mimariye geliyor mevzu. Kâh beylik cümlelerle ecdadın mimari anlayışının bizim tasavvurumuzun neresine nasıl denk düştüğünden dem vuruyoruz kâh büyüdüğümüz mahallelerin fakir ama yeşil, asfaltsız ama ahlaklı, yerden bir kat yüksekte ama göklere yakın oluşundan. Dikey mimarinin şehirlerin canına nasıl okuduğundan bahisle söze giriyor bir arkadaş, aslında nelerin, nasıl yapılması gerektiğinden söz ediyor uzun uzun, yakında gökyüzünü görmeye hasret kalacağız diyor. Bir yandan ona hak veriyor bir yandan birbirimize bakarak kıs kıs gülüyoruz gayrı ihtiyari. Adam yirmi iki katlı, iki blok bir rezidansın mimarı!

Havaalanında merhabalaşıp uçaklarımızın kalkış saatini beklerken ayaküstü laflıyoruz, nazikçe yaklaşıp kendisini tanıtan bir beyefendiyle. Selam, kelam derken söz sırası seçim sonuçlarına geliyor. Bakmayın orada burada çok konuştuğuma, dinlemeyi sever bendeniz ve susmayı. Hakkını veremediğim sözü söylemeyi zül sayar oldum kendime uzunca bir zamandır ve hak etmeyene söz söylemeyi israfların en büyüğü... Hazret anlatıyor, bu yüzden ben dinliyorum; Belediyeler diyor, hak-hukuk diyor, ehliyet-liyakat diyor, emanet-israf diyor, Allah korkusu-vicdan diyor... Darlanıyorum dinlerken, diyeceklerim var yutkunuyorum, gözüm ekranda, kulağım anons bekliyor. Fark ediyor sıkıldığımı, tokalaşmak için elini uzatırken sözlerini bağlıyor: Diyeceğim o ki azizim, herkes biliyor sıkıntının nerede olduğunu ama kimse dönüp kendisine bakmıyor. Eyvallah diyorum, çok haklısınız, vedalaşıyoruz. Adam belediye başkanı!

Abi diyor sitemle, sen söyle haksız mıyım? Bizim de ticaretimiz var sonuçta. Şimdi gelip benden borç para istiyor, tamam vereyim de, altı ay sonra verecek. Seçimlerden sonra çok yükselecek diyorlar, dolar alsam ciddi kâr edeceğim. Parayı çalıştırsam, alsam satsam bir şeyler, onun istediği para ikiye katlanacak altı ayda. Allah korkusu olan adamlarız abi, faiz filan Allah korusun. Ama diyorum ki zarar etmeyeyim ben de. Dedim ki sen benden şunu al iki yüz bin liraya. Borcunu ödeyeceğin zaman bana yüz altmış bin liraya geri satarsın. Tabii bir de dolardan zararım var; o gün geldiğinde dolar yükselirse farkını hesaplaşırız, düşecek olursa da zararımı tazmin edersin. Abi şimdi ben Allah rızası için bir iyilik yapıyorum, adımı tefeciye çıkarıyor sağda solda, olacak iş mi bu? Sen söyle abi, iyilik yapmanın adı ne zamandan beri tefecilik oldu?

Elimde telefon, şöyle en okkalısından öksüze bir kaftan giydiresim var, çıkarasım var ağzımdaki baklayı bir daha yerine asla koymamacasına, Allah ne verdiyse şöyle ağız dolusu saydırasım var ama dişlerimi sıkıyorum: “Siz bilirsiniz, ben anlamam bu işlerden, beni karıştırmayın” deyip kapatıyorum telefonu. Adam derviş!

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Merhabaya muhtacız 04 Aralık 2021 | 198 Okunma Aman ha! 12 Eylül 2019 | 809 Okunma Hangi mahkeme? 05 Eylül 2019 | 499 Okunma La bu din n’etti size? 29 Ağustos 2019 | 1.266 Okunma Kebapçı tayfa 22 Ağustos 2019 | 878 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar