Aman ha!
Lamı cimi yok. Bugünün huzurlu, yarının güzel olmasını istiyorsan dün yaşadıklarından ibret almayı bileceksin. Eğer unutursan, tedbiri elden bırakırsan, gereğini yapmazsan, yarınlar sana dünden...
Lamı cimi yok. Bugünün huzurlu, yarının güzel olmasını istiyorsan dün yaşadıklarından ibret almayı bileceksin. Eğer unutursan, tedbiri elden bırakırsan, gereğini yapmazsan, yarınlar sana dünden farklı bir şey getirmiyor. İnsanlar için olduğu gibi devletler için de bu durum böyle.
Yakın geçmişte Türkiye dört büyük badire atlattı, hatırlayalım kısaca.
7 Şubat MİT Krizi
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ifade vermek üzere savcılığa davet edildi. Zamanlama manidardı; zira Başbakan Erdoğan tam da o dakikalarda ameliyat masasında olacaktı. Erdoğan verdiği bir sözü hatırlayarak ameliyatı geciktirmemiş olsa, MİT Müsteşarı –şayet söylenenler doğruysa- dönemin Cumhurbaşkanı’nın tavsiyesine uyarak savcılığa ifade vermeye gitse, çatışmayı göze alacak net irade ortaya konmasa, hızlı, doğru ve yerinde hamleler yapılmasa netice nasıl olacaktı? Bilmek için kahin olmaya gerek yok: Ameliyat masasında kolunda kelepçeyle uyanan bir başbakan, tutuklu bir MİT Müsteşarı, kaos içinde bir Türkiye. Kurgu sahipleri 7 Şubat’ta istediklerini gerçekleştirebilmiş olsaydı sanıyorum bir sonraki hamleye gerek kalmayacak ve biz Gezi olaylarını yaşamayacaktık. Erdoğan’ın iradesi ve Fidan’ın dik duruşu bu badirenin atlatılmasında elbette önemliydi ama bana sorarsanız o ameliyatı geciktirecek ziyareti hastane yolunda hatırlatan Allah Türkiye’yi muhafaza etmişti. Bizi bize rağmen ve hatta bizden bile koruyan o kudret...
Gezi Olayları
2012 Şubat’ında Oslo görüşmeleri bahane edilerek kurgulanan ama akametle sonuçlanan derin plan 2013 Mayıs’ında Taksim Gezi Parkı’nda karşımıza ağaç olarak dikildi. 3-5 ağacın yer değiştirilmesini protesto için başladığı varsayılan, malum çevrenin polisleri olduğunu sonradan öğreneceğimiz provokatörlerce çadır yakılmasıyla iyice alevlenen, tencere tava gürültüsüyle büyüyen, nihayet yağmaya, talana ve polisle alenen çatışmaya kadar varan, devlete meydan okunan bir kalkışma. Bedeli ağır oldu. Gezi’den önceki günün Türkiye’siyle olaylar bittikten sonranın Türkiye’sindeki faiz oranlarına bakıvermek bu bedeli anlamak için yeterli. Ekonomidir düzelir diyebilirsiniz fakat o olayların getirdiği büyük ayrışma ve kutuplaşma uzun yıllar bizi meşgul edeceğe benziyor. Gezi’nin hararetli günlerinde ne yalan söyleyeyim gönlümden şöyle geçiyordu: Erdoğan bir akşam gençleri ziyaret edip onlarla bir bardak çay içiverse bu iş düzelir. Düzelir miydi? Meselenin sadece ağaç olmadığını anlayınca, Gezi’ye bugünden bakınca net bir şekilde düzelmezdi diyebiliyorum. Savcılık marifetiyle yaratılamayan kaos, kullanışlı gençlerin tahrik edilmesiyle de başarılamamıştı, sırada ne vardı acaba?