Amerika’yı yok etme planı

Kapitalizm bir böcek olsaydı adı Amerika mı olurdu yoksa Amerika bir ülke olmasaydı adı namussuzluk mu olurdu?Uzun zamandır aklımı meşgul eden bu sorunun cevabını son bir haftada zihnimde netleştirdim: Amerika’nın...

Kapitalizm bir böcek olsaydı adı Amerika mı olurdu yoksa Amerika bir ülke olmasaydı adı namussuzluk mu olurdu?

Uzun zamandır aklımı meşgul eden bu sorunun cevabını son bir haftada zihnimde netleştirdim: Amerika’nın ülke olması bir adının da namussuzluk olmasına mani olmadığı gibi, kapitalizmin böcek olmaması da adının namussuz Amerika olmasına engel değil!

Lamı cimi kalmamış net bir savaşın orta yerindeyiz. ABD artık saldırmak için taşeron örgütlere, diplomatik dansözlüklere, mürâî tebessümlere ihtiyaç hissetmiyor. Bu durumu, Trump’ın yaklaşan seçimler öncesi topal ördek olmama arzusundan, evanjelik kitleye yaranmak için Brunson’ı istemesiyle izah etmek büyük aptallık olur. Yönetemedikleri, yön veremedikleri, söz geçiremedikleri; başına buyruk, hür, bağımsız, iddialı ve vesayetlerinden arınmış bir Türkiye’ye tahammülleri yok ve hiçbir zaman da olmayacak. Gezi süreciyle, 17-25 Aralık’la, 15 Temmuz’la yapamadıklarını bu defa ekonomik yaptırımlarla yapmaya çalışıyorlar ve belli ki bu arzularından vazgeçmeyecekler fakat Amerika’nın ne yaptığı ve neler yapacağından daha önemli bir şey var: Biz bu duruma karşı ne yapıyoruz, ne yapmalıyız? İki sene evvel yazdığım bir yazıyı Amerika, kapitalizm ve yaşadığımız günler ışığında okumanız için önemine binaen özetleyerek tekrar paylaşmak istiyorum. Yazı bittiğinde bunları yaparsak ABD yok mu olacak dememiniz için de ufak bir anekdotu arz edivermek isterim: Bir dostum Filistinli çocukların attığı taşla tanklara bir zarar veremeyeceğini söyleyen arkadaşına şöyle demişti: Evet belki attıkları taşla tanklar yok olmayacak ama onlar o taşı attıkları an var olacaklar!

“Eşya üzerindeki tasarruf hakkımıza dair hudut, şekil ve üslûbu, büyük bir ciddiyetle sorgulayıp Müslümanca bir okuyuş üzerinden yeniden tanımlamaya mecburuz. Kapitalizmin vahşi, sekülaritenin cazip, modernitenin ayartıcı davetine kendimizi tatmin yollu bir reaksiyon yahut vicdanımızı rahatlatmak için bir tavır olsun diye değil; Müslüman olduğumuz için, başka türlüsünü yapmaya hakkımız olmadığı için, yerlerin ve göklerin Rabbine kul olduğumuz için bunu yapmaya mecburuz.

Yaşadığımız çağa rengini veren zihin yapısı bize kendince doğru olanı cerbezeli sloganlar eşliğinde dayatıyor: “Her şeyin en iyisi senin olmalı! Gerçekten istersen sen de her şeye sahip olabilirsin! Sahip olduğun şeyler üzerinde istediğini yapma hakkına sahipsin!”

İlk bakışta gayet masum, tamamen bizi düşündüğü hissini veren bu çağrıya biraz dikkatle nazar ettiğinizde fark edeceksiniz ki, bizim için istiyor gibi yapıp aslında bizden bir şeyler istiyorlar. Bizim yaşamak için bir takım ihtiyaçlarımız var olduğu gibi, bu sistemin de var olmaya devam etmesi için bizim yapacağımız bazı şeylere ihtiyacı var. Biz tüketeceğiz ki o tükenmesin. Biz tükeneceğiz ki o var olmaya devam etsin. O cüssesini bizim kanımızı emerek büyütsün ki biz ona minnettar bir şekilde günden güne eriyip yok olalım.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Merhabaya muhtacız 04 Aralık 2021 | 198 Okunma Aman ha! 12 Eylül 2019 | 809 Okunma Hangi mahkeme? 05 Eylül 2019 | 499 Okunma La bu din n’etti size? 29 Ağustos 2019 | 1.266 Okunma Kebapçı tayfa 22 Ağustos 2019 | 878 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar