Kötü haberden kaçış
Aslında dijital ortamda bir şeyler yapmaya çalışan, yeni medyada yaratmaya uğraşan herkesin bildiği bir gerçeği 20 Ocak’ta Yılmaz Özdil, “Çoraba Soğan Dilimi Koyun” başlıklı...
Aslında dijital ortamda bir şeyler yapmaya çalışan, yeni medyada yaratmaya uğraşan herkesin bildiği bir gerçeği 20 Ocak’ta Yılmaz Özdil, “Çoraba Soğan Dilimi Koyun” başlıklı yazıda eleştirmek amaçlı yazdı.
Hepimiz biliyoruz ve her gün görüyoruz ki, bu ülkede artık kötü haberden, ciddi olarak tanımlanabilecek konulardan bir kaçış var.
Özdil de bunu şimdi öğrenmiş oldu; çünkü internet sayfalarını yöneten arkadaşlara tıklanma oranlarını sormuş. Ve görmüş ki:
“Prenses Kate Middleton’un kız kardeşi Pippa hakındaki haber, Hakkâri ve Şırnak hakkındaki haberden on misli fazla okunmuş.”
“1128 akademisyenin birini bile tanımayanlar, istisnasız olarak Sinem Kobal’ın yüzüğünden haberdar.”
Daha çok böyle örnek var, bunu her gün yaşıyoruz; Özdil bana sorsaydı ona çok daha çarpıcı örnekler verebilirdim.
Peki bu gelişme şaşırtıcı mı?
Kesinlikle değil, ama “Üzücü bir durum mu?” diye sorarsanız, kolayca “Hayır değil” diyemem.
Ben 18 yaşımda gözü kara, militan bir devrimciydim. 42 yıldır devrimci cesaretim azalmış olsa bile kalbimdeki militanlık hiç azalmadı. Hâlâ nerede haksızlık, adaletsizlik, duyarsızlık görsem, kalbim sanki tekler, isyanlara kalkışır.
Bu yüzden vatandaşların, ülkenin gerçek sorunlarından kaçmaya çalışması ve ciddi haberlerle ilgilenmemesi beni daima üzer, bunu bir “yabancılaşma sendromu” olarak görürüm.
SIRADAN İNSAN MANİFESTOSU
Üzülüyorum ama kesinlikle şaşırtıcı bulmuyorum bu gelişmeyi. Yılmaz Özdil bu şekilde davrananların şuursuz, duyarsız olduklarını ima etmiş. Aksine bence çok şuurlu ve bilinçli davranıyorlar.
Her insanın katlanabileceği bir kötü, karanlık haber düzeyi vardır. Her insanın kendisi ve ailesi için normal yaşam talep etme hakkı vardır. Herkesin kendisine göre bir toplam yaşam kalitesi beklentisi bulunur.
Hepimiz sadece eşlerimiz ve çocuklarımızın iyi bir geleceğe sahip olmaları için yapabileceklerimizi düşünmekle yetinmek arzusundayız. Her gün karanlık bir gelecek ve gündelik felaketleri duyarak hayatımızı yaşayamayız.
Kendi normalimizi yaratabilmiş olsaydık hayat yine de zor olacaktı, hayatta daima kötü sürprizler olabiliyor. Kendi normalimizde bile başımızı dik tutmak zorken, Türkiye’nin bugün omuzlarımıza yüklediği yükü taşıyabilmemiz mümkün değil.
Biz sıradan insanlar, adı üstünde sıradanız, hiçbirimiz kahraman değiliz. Bu hayatı dönüştürmek değil, sadece normal, sakin bir hayat yaşamak istiyoruz. İşte bu yüzden şu anda kötü haberden kaçış yaşanıyor Türkiye’de.
İnsanlar her fırsatı kullanıp, her anda kendilerine neşe ve kısa süreli de olsa kaçış imkânları verecek türde şeyleri tercih ediyorlar. Ülke sorunlarından bu tür kaçış sağlıksızlık değil, bence aksine bir sağlık arayışıdır da. Özetle hepimiz normali arıyoruz, normali özlüyoruz.