Tuhaf bir yıl sonu yazısı
ZATEN deli dede-deli baba bağlantısı nedeniyle genlerimin durumu berbat, üstüne bir de Türkiye’nin yükü binince ruh sağlığı açısından 2017 yılının benim için pek de parlak...
ZATEN deli dede-deli baba bağlantısı nedeniyle genlerimin durumu berbat, üstüne bir de Türkiye’nin yükü binince ruh sağlığı açısından 2017 yılının benim için pek de parlak geçtiğini söyleyemem.
Öyle ki şu anda geride bırakacağımız bir yılın değerlendirmesini yapmak için psikiyatrımın karşısına otursam, eminim o seans daha bitmeden, ücretini bile almadan beni direkt tımarhaneye gönderirdi. Bir psikiyatrın ücretini almadan hastasından kurtulması da dünya tarihine bir ilk olarak geçecek olağanüstü bir şey olurdu.
Gerçi doktor hanım, bana ve tuhaflıklarıma alışık; babamın ve dedemin zırdeli olduklarını bildiğinden artık bana dair hiçbir şey onu şaşırtmaz diye düşünüyorum. Ama 2017 yılı üstümde öyle bir ağırlık oluşturdu ki, şu anda onu bile şaşırtabilecek durumda olduğumu söyleyebilirim.
SAKİNLİK ARIYORUM
Son seansımızda ona İskandinav dedektif romanları okumaya takıntılı olduğumu anlatmıştım. “Demek ki zaten var olan diğer onlarca tuhaf takıntına bir de bu eklendi” gibi son derece şefkatli ve profesyonel bir şey söyledikten sonra bunları okumamın sebebini sordu.
“Bana sakinlik veriyorlar” deyince, “Demek içinde en az 10 kişinin aşırı şiddetle öldüğü ve insanların hayatlarının darmadağın olduğu dedektif romanları sana sakinlik veriyor öyle mi” karşılığını verdi. Ben de “Evet öyle, ayrıca Selçuk Tepeli’yi öldürdüğümü de hayal edince sakinleşiyorum” dedim.
İşte o anda tımarhanenin telefonunu çevirmeye başlayınca “Bırak da açıklayayım deyip devam ettim: Onları okurken o olaylara değil, romanın arka planına takıyorum. Arka planda son derece sakin, düzgün ve abartılı hiçbir şeyin bulunmadığı ülkeler var. Önemleri de yok, ‘Dünyanın en güçlü ülkesi biz olacağız’ filan da demiyorlar. Komşularıyla isteseler de kavga edemiyorlar; çünkü bir ülkenin Danimarka’yla kavga edecek makul bir nedeni olamaz. Ben sadece bu sakinliği, sessizliği, sıradanlığı, makul olanı özlediğimden okuyorum o romanları.”
Bunları söyleyince bu defalık beni tımarhaneye göndermekten vazgeçti gibi görünüyor.