Türbanlı polis
Bu tür konular gündeme gelince otomatik tepki verenler var, sayıları da hayli çok. Onları anlayabiliyorum, çünkü korkuyorlar. Savcıya, hâkime ve polise türban taktırılmamasını söyleyenlerin hayli mantıki...
Bu tür konular gündeme gelince otomatik tepki verenler var, sayıları da hayli çok.
Onları anlayabiliyorum, çünkü korkuyorlar.
Savcıya, hâkime ve polise türban taktırılmamasını söyleyenlerin hayli mantıki gerekçeleri de var.
Onları anlamakla ve korkularını paylaşmakla birlikte ben kişisel olarak, yazarSerdar Turgut olarak poliste türbana karşı çıkamıyorum.
Tepki gösterenler ve kızacaklar olanlar çıkacak biliyorum, hatta bu konuyu yazacağımı anlattığım en yakın çevremden tepkiler gelmeye başladı bile.
Açıkçası karım hayli kızgın ve yanlış yaptığımı söylüyor.
Tavrımın nedenini açıklayabilmek için kişisel yakın tarihimi biraz anlatmalıyım.
Geçmişte aldığımız tavırlar, savunduğumuz ideolojiler ve siyasi tavırlarımız bugünlerimizi de belirler.
Onlar sadece geçmişte kalmış olan hayaletler değildir, şahsen ben bugünlerde o hayaletlerin daima yükünü hissediyorum.
MARKSİST OLARAK TAVRIM
Genç yaşlarımda Marksist olduğum zaman insanların kendileri hakkında aldıkları kararlara, hayat tarzı seçimlerine katiyen müdahale edilmemesi, eğer böyle bir şey olursa müdahaleyi yapanlarla mücadele edilmesi gerektiğini düşündüm ve yazdım.
Marksist bir öğretim görevlisi olarak hukuk fakültesinde görev yaptığım sırada yaşadığım bir olay diyebilirim ki hayatımı değiştirdi.
O SABAH OLANLAR
Üniversitelerde daima büyük olayların yaşandığı günlerdeyiz.
Sağ-sol çatışmaları her gün canlar alıyordu.
Fakülte yönetimi, biz hocalara her gün kapıda nöbet görevi veriyordu.
O gün de görev bendeydi.
Kapı önüne gelince ne gördüm biliyor musunuz?
Sağ ve sol tarafta yüzlerce öğrenci birbirlerine her an saldıracak gibi duruyorlardı.
Polis de ortadaydı, ama onların ilgisi bu öğrencilere değil ortada ürkek biçimde durmakta olan türbanlı öğrencilere yoğunlaşmıştı.
Sanki en önemli güvenlik sorunu onlar gibiymiş ve onların kontrol edilmesi en önemli meseleymiş gibi davranıyorlardı. Polis şefine, görevli öğretim üyesi sıfatıyla gittim ve “Kızları içeri alsak da bir arbedenin içinde kalmasalar” dedim.
O KAFA
Onların içeri alınmalarının dekanlıkça yasaklandığını söylediler.
Duyduğuma inanamadım ve içimdeki öfke büyüdü.