Bilgi, yerinde sayarsa…
Bize; "hedefi kaçırma ihtimalimiz yok, çünkü hedef size geliyor" denmişti. Gelen; bilgi ve iletişim teknolojilerinin vaat ettiği tüm avantajlardı ve bu teknolojileri kullanmamız halinde, her şey güllük gülistanlık...
Bize; "hedefi kaçırma ihtimalimiz yok, çünkü hedef size geliyor" denmişti.
Gelen; bilgi ve iletişim teknolojilerinin vaat ettiği tüm avantajlardı ve bu teknolojileri kullanmamız halinde, her şey güllük gülistanlık olacaktı. Tabii bunların talep ettiği yüksek bedelleri de ödememiz halinde… Ama öyle olmadı, bize doğru gelen; bilgisayardı. Ortada sayılacak bilgi yoksa başkasının ürettiği bilgiyle, fazlaca bir şey fark etmediğini kavradık. Bilişimin şekillendirdiği son 20 yılda hayatımıza giren yeni kavramlara, kurumlara bakınca, pek çok alanda hedef ıskaladığımızı görebiliyorum.
Bu süreçte yapabildiğimiz her şeyin başına "e" getirmek oldu; e-devlet, e-ticaret, e-ğitim, e-banka, e-seçim.
Siz de her ne yapıyor olursanız olun, önüne bir "e-" getirip biraz da teknolojiye para harcayarak, bu "modernite trenine" binebilirsiniz.
Ancak bilgi üretemiyorsanız, bu tren sizi nereye kadar götürür?
İş dünyasının üretim süreçlerine teknolojiyi dâhil etme anlamındaki e-dönüşüm projeleri, bana göre en hayırlı "e-"leştirme oluverdi.
Firmalarımız verimlilik, kaynak kullanımı, müşteri gibi alanlarda başarılı adımlar atabildiler.
Ancak her okula bilgisayar koyarken, öğretmeni dönüştürmeyi unuttuk, "kopyala yapıştır" nesli oluştu. Akıllı tahta olmaz, akıllı öğretmen olur zira… Mesela evimiz, cebimiz, işyerimizi "bilgisayar manyağı" yaptık, "en süperinden" cihazlara milyonlar akıttık fakat hala kilosu 1,3 $'lık mal üretebiliyoruz.
Bilgi, yerinde "sayar"sa, bilgisayara ödeme yapar fakat bundan para kazanan ulusların pazar "hedefi" olursunuz.
Hedef üzerimize geliyor ne kelime? Bilginin, teknolojinin tüketicisi haline getirilerek, "üzerimizden" silindir gibi geçtiği ortada…