Çözümsüzlük kime ne sağlıyor?
5 yıl önce adına Açılım dediğimiz günlerde Güneydoğu ekonomisini tartışıyorduk. Diyarbakır'daki "Demokratik Açılımın Siyasal ve Olası Ekonomik Etkileri" sempozyum şu fikri belirgin...
5 yıl önce adına Açılım dediğimiz günlerde Güneydoğu ekonomisini tartışıyorduk. Diyarbakır'daki "Demokratik Açılımın Siyasal ve Olası Ekonomik Etkileri" sempozyum şu fikri belirgin kılmıştı; huzur ve güven ortamı sağlanırsa bölge ekonomisi gelişir.
Aradan geçen süreçte "Açılım", Çözüm sürecine dönüştü. Hayli yol aldık.
Öyle ki barış ve huzur ortamının yeşermesi ardından bölge 188 ülkeye ihracat yapacak hale geldi.
Yatırımlar %286 arttı, teşviklerin de etkisiyle 300 bin kişi iş buldu.
Turizm de eşanlı patladı ve Güneydoğu'ya gelen turist sayısı 2 milyonu aştı. Her kent kendine has dinamikleri konuşmaya, tarihi kültürel mirasını, doğal kaynaklarıyla harmanlayan yerel kabiliyetleri öne çıkarmaya başladı.
Çözümün sadece bölgede değil, ülkenin her yanında böylesine içselleştirilmesi, yarım asırdır çözümsüzlükten beslenen kesimleri de harekete geçirdi. Neticede çözümsüzlüğün de bir ekonomisi vardı ve kaybedenler, çözüme itirazda gecikmediler.
Kim bunlar? Çözümsüzlükten beslenmek nedir? Örneklerden önce savaş sektöründen bir hatırlatma yapacağım.
Bundan 5 yıl önce küresel silah devi bir şirketin CEO'su şöyle diyordu; "Önümüzdeki 3 yıl içinde savaş çıkmazsa 3 bin kişiyi işten çıkarmak zorunda kalacağız."
Çözümün tehdit ettiği kesimlerin zihin yapısını çok güzel anlatıyor bu ifade… Bölgedeki çatışmadan beslenen, silah temin edeninden uyuşturucu tacirine, terörün finansöründen insanların sırtından geçinen parazitlere dek kalabalık bir güruhtan söz ediyoruz.
Bunların dışında, çözümün artık meşru zeminlerde aranmasıyla gücü azalanları da unutmayın. Hele ki çözümün gelmesiyle gücünü yitirecek olan Kandil ve uzantıları, siyasi temsilcileri ve taşeron örgütler; resmen işsiz kalacak.
Korucuyu tehdit eden güç, "yatırım yapma" diye girişimciyi de uyarıyor.