Desteklediğini takip etmelisin
Neyi beslerseniz onu geliştirirsiniz. Kayıp yıllar 1990'larda taban fiyatlar üzerinden oy almak adına kaynak aktaran Türkiye, gelişim sağlamayı başaramamıştı. Her yöreyi eşit kalkındıracağım diye...
Neyi beslerseniz onu geliştirirsiniz. Kayıp yıllar 1990'larda taban fiyatlar üzerinden oy almak adına kaynak aktaran Türkiye, gelişim sağlamayı başaramamıştı. Her yöreyi eşit kalkındıracağım diye kaynağı vahşi sulama gibi saçıp savurduğumuz dönemde, Bitlis'e zirai kaynak, Bodrum'da villa, İstanbul'da dört çeker haline gelmişti. Çağdaş teşvik yöntemleri, tabir caizse "yağmurlama" akılcılığına terfi etmiş gibi görünüyor. Fakat alınacak daha çok mesafe var. Zira son teşvik paketleri dâhil, hâlâ istenen verime ulaştığımız söylenemez. Bilhassa teşvikin çok özel bir hali olan "hibe" sisteminde yeni düzenleme ihtiyacı hissediliyor. Küresel kriz gösterdi ki kaynaklar kıt, ihtiyaçlar fazla ve sermayeyi daha akıllı alanlarda kullanabiliyor olmak şart! Hibe desteği, özellikle yeni iş alanları oluşturmak ve duran çarkları ivmelendirmek açısından büyük öneme sahip. Türkiye bu yöntemi son yıllarda etkin şekilde kullanıyor. Son teşvikler içinde genç girişimciye fabrika kurma desteği, kadın girişimciye pozitif ayrımcılık dâhil yığınca yöntem var. Bu sayede milyarlarca lirayı girişimcilere aktarma cesareti gösterdik. Fakat sorun hibe desteğinin, onu verme amacıyla örtüşüp örtüşmediği noktasında başlıyor. Misal, TÜBİTAK'ın "teknogirişim sermayesi desteği" örneğindeki gibi, "550 bin lira destek, 500 bin artı genel giderler ve 550 bin lira hibe" ne kadar işe yaradı? Son 8 yılda 3.5 milyar $ aktardığımız TÜBİTAK'ın bir gazoz kapağı dahi bulamamasını sorgulamak gerekmiyor mu? KOSGEB'in dağıttığı kaynakların ne kadarının ekonomiye döndüğünü merak etmiyor musunuz? Ben ediyorum.