Gelecek körlüğü
Geleceği "dünden yola çıkarak" tahmin etmenin en büyük riski "kırılma noktalarını görememe" körlüğüdür. Günün "mevcut" durumundan yola çıkar, geleceğe bir "doğru" çizersin...
Geleceği "dünden yola çıkarak" tahmin etmenin en büyük riski "kırılma noktalarını görememe" körlüğüdür.
Günün "mevcut" durumundan yola çıkar, geleceğe bir "doğru" çizersin, vardığı noktada "bunlar olacak" diye hesap kitap yaparsın.
Gel gör ki hayatın pratiği, doğrusal tahminlerin neredeyse hiçbirini doğrulamıyor.
Türkiye'nin sanayileşme sürecinde öteden beri tartıştığımız "dönüşüm" yönetimi, benzer "ufuksuzlukları", tam da bu yüzden barındırıyor olabilir. İddiamız, fert başına milli geliri 10 bin $'ı aşan bir ulusa artık dar gelmeyen başlayan sanayiler, 16'ncı büyük ekonomiye yakışmayan katma değerli mal ve ürün deseni...
Bunun için herkesin dilinde olan fakat hayata geçmeyen "sakız" ise, "yenilikçilik" söylemi... Sürdürülebilir kalkınma diye diye onu dahi başardık ama... Yıllardır her iş toplantısının, strateji arayışının "geyiği" haline gelen yenilikçilik alanında, arpa boyu yol alabildik.
Şimdi bu "sevimsiz" tabloya bakıp, "bizden adam olmaz" sözüyle tanımlanan doğrusal tahmini yapamayız. Bizim içimizde veya dışımızdaki bir "kırılma", geliyor ve bu doğrusal gidişatı, iyiye veya kötüye doğru kırıveriyor.
Türkiye'nin öteden beri geliştirmeye çalıştığı sektörlere bakınca, tekstilde moda olamamak, makinede markasızlık, gıdada düşük katma değer gibi "zaaflarımız" ön plana çıkıyor. Fakat diğer taraftan doğal kaynaklarımız, coğrafyamız ve yerel kabiliyetlerimizle örtüşen alanlarda, kendi mucizemizi doğurabiliyoruz.