Kifayetsiz kurumsalcı
Dünyada ilk 10 ekonomi arasında olmak, küresel arenada ilk 10 marka içinde olmayı da zorunlu kılar. Milli gelir 17'nci sırada iken bilişim, teknoloji, savunmada daha alt sıralara tahammül edemeyiz. Nitekim Zeytin Dalı operasyonu...
Dünyada ilk 10 ekonomi arasında olmak, küresel arenada ilk 10 marka içinde olmayı da zorunlu kılar. Milli gelir 17'nci sırada iken bilişim, teknoloji, savunmada daha alt sıralara tahammül edemeyiz. Nitekim Zeytin Dalı operasyonu gösterdi ki milli gelirden önce savunma sektörümüz ilk girecek.
Marka nasıl olunur? Çok basit, itibarını dünya ölçeğine taşıyarak... Peki, bunu nasıl sağlarız? Sadece PR (basın ve halkla ilişkiler) veya reklam yeterli mi? Yetmez. PR, mezar taşına senin yazdıkların ise itibar meleklerin Allah katında senin hakkında söyledikleridir.
Henüz küresel ölçekte olmasa bile buna doğru giden altın değerinde kurum ve şirketlerimiz var Türkiye'de... Ne yazık ki bırakın itibarlarını yönetmeyi, bilinirliklerini dahi gerektiği kadar sağlayamıyoruz.
Yığınca sebep arasında bu yazının konusu, şirketlerin kurumsal iletişimcilerinin kifayetsizliğidir. Bunların yetersizliği, şirketlerimizin marka sürecini yavaşlatıyor, krediye ulaşımı aksatıyor, daha uygun şartlarda ortaklık kurmasını engelliyor, halka açılma, hisse değeri, beşeri sermaye cazibesi, ihracat gibi alanlarda "potansiyellerine erişmesine" engel oluyor.