Nitelikli üretken büyüyen sanayi
Küresel krizin üzerinden 10 yıl geçti. Avrupa'yı kasıp kavurması, 2009'da oldu. Dünya ekonomisinde derin izler bırakan bu krizin yol açtığı finansal tsunami hâlâ tam olarak dinmiş değil....
Küresel krizin üzerinden 10 yıl geçti. Avrupa'yı kasıp kavurması, 2009'da oldu. Dünya ekonomisinde derin izler bırakan bu krizin yol açtığı finansal tsunami hâlâ tam olarak dinmiş değil. Korumacılık rüzgârlarını başlatan, ticaret savaşlarını kızıştıran bu krizin şimdi İtalya üzerinden yeniden hortlaması endişesi var.
Dünkü gelişmelere bakıyoruz, ülke kredi notunun düşürülmesi, Euro Bölgesi'nin yeniden tanımlanmasına dek çok sayıda tartışma gündemi oluşmuş durumda. İngiltere'nin Brexit kararıyla Avrupa Birliği'nden ayrılınca AB'nin geleceğine dair endişeler de artmıştı.
Bu defa AB, Exitalia (İtalya'nın AB'den çıkışı) söz konusu ve Kayıp Yıllar 90'larda IMF Türkiye jandarması Cottarelli'nin hükümet kurma çalışmalarının akıbeti henüz meçhul... İtalya'nın kaderi finansal piyasaların elinde mi değil mi bunu yakında anlayacağız.
Tam da bu süreçte dün İstanbul Sanayi Odası'nın İSO-500 araştırması yayınlandı. Gördüğüm, dikkatin yoğunlaşması halinde büyümenin "sürdürülebilir" hale gelmesinde yeni kabiliyetler geliştirebildiğimizdir.
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, sanayinin yatırım, üretim, istihdam noktasındaki motivasyonunun, uygun finansal şartlarla desteklenmesi halinde çok daha güçlü büyümeyi sağlayacağı görüşünde. Hele ki kalkınma bankacılığı ve Kredi Garanti Fonu gibi finansa yönelik yapısal çözümler nitelikli büyümenin çıpası olabilir.
İtalya'nın içine düştüğü siyasi istikrarsızlık, belki de Avrupa'nın bütünlüğünü yeniden düşünmeye yol açacak gelişmeleri tetikleyecek. Güneyimizdeki savaş, küresel aktörlerin çekişmeleri ve giderek müzmin hal alan karmaşa ortamında Türkiye'nin odaklanması gereken, tam da budur: Nitelikli, üretken ve büyüyen sanayi...
Her ne kadar dikkatimizi dolar üzerinden dağıtmak isteseler de büyümeye odaklanmak, karmaşada yol alan dünyada bizi güvende tutabilir. Dün, liranın itibarını korumak kimin görevi diye sormuş ve cevap vermiştim: "Bizim, bizlerin." Bunun da yolu liranın ardındaki ekonomiyi, üretimle taçlandırmaktan geçiyor. Aksi halde Yunanistan'ın 5 yıl önceki, İtalya'nın bugünkü hali, ibretleriyle zihnimizdedir.