CHP’nin konumu
Son günlerdeki gelişmeler Türk siyasetini “ikili bloklaşmaya” götürüyor. Bloklardan birini Ak Parti ile MHP oluşturuyor. Bu bloklaşma bir anlamda gönüllü. İkinci bloklaşma ise CHP ile HDP arasında...
Son günlerdeki gelişmeler Türk siyasetini “ikili bloklaşmaya” götürüyor.
Bloklardan birini Ak Parti ile MHP oluşturuyor. Bu bloklaşma bir anlamda gönüllü.
İkinci bloklaşma ise CHP ile HDP arasında görünüyor. Ancak bu gönüllü bir bloklaşma değil; birinci bloklaşmanın yan etkisi.
Ak Parti ile MHP arasındaki yakınlaşma, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Başkanlık önerinizi Meclis’e getirin, halka sormakta sakınca yok” diye özetlenebilecek çağrısıyla belirgin hale geldi.
Bu çağrı üzerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve Ak Parti kurmayları harekete geçtiler.
Ak Parti, MHP’nin de Meclis’te “evet” diyebileceği başkanlık sistemini öngören bir anayasa değişikliği üzerinde çalışıyor. Ancak, Ak Parti-MHP bloklaşmasının tek nedeni bu değil. İktidarın son dönem izlediği politikaların MHP politikalarıyla bire bir örtüşmesi de çok önemli bir faktör.
PKK ile mücadele, Fırat Kalkanı Operasyonu’yla Suriye’ye girilmesi, Musul yakınlarındaki Başika’da askeri varlığın güçlendirilmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Musul ve Halep hassasiyetini dillendirip tarihe atıf yapması ve nihayet HDP’li milletvekillerinin tutuklanması...
Bu gelişmeler, Ak Parti’yle MHP’yi örtüştürdü ve doğal bir blok ortaya çıktı.
Eğer bu yakınlaşma anayasa değişikliğinin 330 veya üzerinde bir oyla Meclis’ten geçirilmesi sonucunu doğurursa, Türkiye referanduma gidecek, referandum ortamı ise Ak Parti-MHP karşısında CHP-HDP bloklaşması gibi bir sonucu kendiliğinden doğuracaktır.
Mevcut tabloda, iki ana parti şemsiyesi altında bir referandum yaşanması, Ak Parti şemsiyesi altında MHP ve sağdaki diğer küçük partilerin, CHP şemsiyesi altında ise HDP ve küçük sol partilerin görünmesi sürpriz olmayacak.
Bu durumun, Ak Parti-MHP yakınlaşması karşısında CHP’nin aldığı tutumdan kaynaklandığı söylenebilir.
Ancak CHP’nin, HDP ile birlikte hareket etmekten hatta hareket ediyor görünmekten kaçınması beklenir.
Böyle bir durumun iktidar kanadından “PKK’ya, teröre destek vermek” gibi ağır bir eleştiriyle karşılanması kaçınılmazdır ki bu eleştiri en üst seviyede başladı bile.