Öncelikler
Türkiye, birbirinin içine geçmiş, biri diğerinin panzehiri olan birçok meseleyle uğraşıyor, uğraşacak.Suriye-PKK-terör-Kürt sorunu bloğu gibi.Kürt sorunu-reformlara dönüş-yeni anayasa gibi. Yeni...
Türkiye, birbirinin içine geçmiş, biri diğerinin panzehiri olan birçok meseleyle uğraşıyor, uğraşacak.
Suriye-PKK-terör-Kürt sorunu bloğu gibi.
Kürt sorunu-reformlara dönüş-yeni anayasa gibi.
Yeni anayasa-başkanlık-Kürt sorunu gibi.
Bu bloklardan birincisi, Ankara’nın etken olmaktan edilgenliğe yönelen ilerleyişi içinde değerlendirilmek zorunda.
Suriye’de yaşanan parçalanmanın bölgede devletimsi güçler için yarattığı fırsatlar, Ankara için sadece Kuzey Suriye sorununu doğurmadı.
Aynı zamanda içeride de PYD’nin meşruiyet kalkanını eline almasının PKK’ya pompaladığı özgüvenle karşı karşıya bıraktı.
Suriye sorunu nedeniyle iddialı politikalar izleme noktasından bıçak sırtı politikalar düzlemine evrilen Ankara açısından başta sıraladığım diğer iki meseleler bloğu kendi içinde şansını da yaratabilecek potansiyele sahip.
Bir başka deyişle, Suriye-Kuzey Suriye-PYD konusunda edilgenlikten çıkmak ne kadar zorsa, Kürt sorununun çözümü, reformlara dönüş, yeni anayasa başlığı altındaki performansla ayağa kalkmak o kadar kolay.
Bu noktada temel bir yol ayrımı beliriyor.
Yol ayrımında tabelada “öncelikler” yazıyor.
İçte ve dışta öncelikler
Evin içinde bir numaralı öncelik, teröristle mücadele ve mutlak kamu güvenliği olarak görülüyor ki gelişmeleri 60 gündür izliyoruz.
Evin dışında ise Türkiye’nin kırmızı çizgilerinin mümkün olduğunca korunabilmesi için çabalanıyor.
Maalesef bu çabalamada yalnız bırakılan bir Ankara manzarasıyla karşı karşıyayız.
Bu yalnızlık ve ittifaksızlık kıskacı Türkiye’yi Suriye’ye müdahale dahil en uç önlemleri konuşmaya kadar savuruyor.
Biraz daha evin içine odaklanırsak...
Devlet aygıtının “ama”sız önceliği Doğu ve Güneydoğu’da kamu güvenliğinin tam olarak sağlanması.
Bu Türkiye için bir beka sorunu. Bunda herkes hemfikir.
Sonrasında gelen başlıklar konusunda ise nüans niteliğini çok aşan ayrışmalar var.
Kürt sorunu ve çözümü konusunda muhalefetle Cumhurbaşkanı-hükümet bloğu arasındaki derin makas gibi.
Ya da HDP’nin reformlardan anladığıyla diğer muhalefet partilerinin ve hükümetin anladığı arasındaki makas gibi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeni anayasadan muradıyla muhalefetin yaklaşımı arasındaki taban tabana zıt yaklaşım gibi.
Manzara, öncelikler söz konusu olduğunda daha da berraklaşıyor.
Bu tabloda önümüzdeki 6 ay sonunda en kritik kavşaklardan biri olmaya aday yeni anayasa-başkanlık konusunun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncelikler listesinde kaçıncı sırada yer aldığı belirleyici.
Erdoğan’ın yaklaşımı
Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin mevcut bütün sorunlarının çözümünün yönetim sistemi restorasyonuyla daha kolay olduğunu savunuyor.
Kendi tarzına, siyaset yapma biçimine, Türkiye’yi ve dünyayı okuma açısına en uygun olanı istiyor ve başkanlıkta ısrar ediyor.
Sistem değişikliğinin zamana yayılmasının Türkiye’ye maliyetinin ağır olacağını düşünüyor.
Bu nedenle, bir sonuç çıkacağından umutsuz olunan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun ilanihaye çalışmasının pratik bir sonucunun olmayacağını biliyor.
Aslında, komisyonun çalışmasının 6 ayla sınırlanmasını isteyen de o.
“Oldu oldu, olmadı referandum” diyor.
Referandum aşamasına gelebilirse, sandıktan başkan çıkacağına inanıyor.
Erken seçim kararı almanın hükümetin işi olduğunu belirtiyor ve hükümetin, “Yeni anayasa yapmak üzere seçime gidiyoruz” kampanyasının karşılık bulacağına güveniyor.
Partili cumhurbaşkanlığı ikinci tercihi.