“Ya Şükran! Ya Hüsran!”
Yaratıcımız, Yaşatıcımız ve Yöneticimiz Allahımıza hamd; Başöğretmenimiz, Önderimiz, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimize, tüm Peygamberlerimize, izinden gidenlere, Ehl-î Beyti’ne, Ashabına...
Yaratıcımız, Yaşatıcımız ve Yöneticimiz Allahımıza hamd; Başöğretmenimiz, Önderimiz, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimize, tüm Peygamberlerimize, izinden gidenlere, Ehl-î Beyti’ne, Ashabına, canımız Ana ve Babamıza, Mü’min kardeşlerimize, Allah (c.c)’ın ilke ve inkılabı İslam’a tabi olanlara, Din ve Vatan muhafızı Şehid ve Gazilerimize salat ve selam olsun!
Allah’ımızın (cc) üzerimizdeki nimetleri artıkça azan ve geçmişi unutarak nankörlük yapan fert, aile ve toplumlar, her zaman hüsrana mahkûmdur! Tarih, nimetlere nankörlük eden kavimlerin ibretlik örnekleriyle doludur!
Ana Hayat Yasamız Kur’an-ı Kerim’in Rahman Suresinde 31 defa tekrar edilen, “Ey insanlar! Rabb’inizin sayısız nimetlerinden hangi birini yalan sayıp inkâr edebilirsiniz?” ve “Gerçekten insan, Rabb’inin nimetlerine karşı, kesinlikle çok nankördür! (Adiyat Suresi 6)?” ilahi uyarılarına rağmen, Rezzak olan Allah’u Teala’nın sayısız nimetlerine teşekkür etmesi gereken birçok kulun azdığına ve şükrü unuttuğuna hep beraber şahid olmaktayız!
Bizleri yoktan vareden! Varlığından haberdar eden! Sayısız nimetler lütfeden ve tüm bunların hesabını büyük mahkeme gününde, Tekasür Suresi’nin son Ayet-i celilesinde buyurduğu gibi: “Sümme letüs’elünne yevme izin anin naim” düsturu ilkesiyle “Sonra o gün, her nimetten sorguya çekileceksiniz!” diyerek, bizleri uyaran ve bir nefes kadar yakın olan ölüme ve ahiretin gümrük kapısı kabir evine hazırlık yapmamızı emreden Rabb’imize Şükretmek; dil ve kalple teşekkür ve verdiği Din, can, akıl, sıhhat, nesil, mal, makam, vatan gibi nimetlerin gereğini yerine getirmektir!
İnsan olma nimetinin şükrü; itirazsız Allah’a kulluk!