Bir tarak... Bir yelek... Bir melek...
Gurbette Bayram. Nil Nehrine bırakılmış sepetteki Musa'ya çeviriyor insanı... Dört yanınız su.Genzi yakan bir özleyiş, bir yutkunma. Bu uzak diyarda talebelerin arasındayız... Kırıntılara kanat...
Gurbette Bayram. Nil Nehrine bırakılmış sepetteki Musa'ya çeviriyor insanı... Dört yanınız su.Genzi yakan bir özleyiş, bir yutkunma. Bu uzak diyarda talebelerin arasındayız... Kırıntılara kanat çırparak gelen kuşlar gibi toplandılar tüm Ramazan boyunca gurbettekiler.Bazen bir lokalde, bazen bir Ramazan tentesi altında, bazen bir Camii veya Kültürevi çatısında. Orucu aaçtıklarına mı, birbirlerini bulduklarına mı daha çok sevindiler...Gurbet, gariplikten geçiyor. Gariplerin Evi'ymiş gurbet.
Oruçlarımızdan birisini Okyanusun kıyısındaki bir lokalde açmak nasip oldu. Beni çırpıntısına kadar götürdüler. Yani ''çırpıntı'' kelimesi okyanusun haşmetfersa suretine elbette yakışmıyor. Zaten bir deniz değil o. Okyanus, itikaf gibi birşey... Devasa bir sessizlik. Sanki Melek'lerin taşıdığı bir şey, sanki kıtalar