‘’Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar’’
1- Ayda kırk bin lira kazancı olduğunu söylüyordu genç işveren. Kirası, çalışanların ücreti, vergiler, lokantanın hizmet için gereken giderleri çıktıktan sonra, çok da iyi işlediğini gördüğümüz restorandan, kendisi ve eşine düşen pay, 40 bin liraymış.
Ama bunları anlatırken çok huzursuzdu ve takriben iki saati bağıra çağıra devletten, hayattan, insanlardan, akrabalarından yakınmakla geçirdi. Az kazandığını, çok kar edemediğini, bu yüzden politik görüşlerinden hatta nerdeyse dini inançlarından vaz geçecek dereceye geldiğini anlatıyordu. Laf arasında sık sık ‘’paradan başka mutluluk yok’’ diyordu... Parası da vardı oysa, peki niçin bu kadar huzursuz ve kötücüldü... Şükretmeyi unutmuştu. Sahip olduğu herşey kendi aklından, kendi çalışkanlığından mütevellitti. Herşeyi o yapmıştı. Kimseye borçku değildi.
Memur maaşıyla geçinen ve belki üç ya da dört ayda bir ancak bu lokantaya gelip yemek yiyebilen arkadaşlarımla allak bullak olarak çıkmıştık