Halep dedik Erciyes’ten vurulduk
Halep’te bir şehir değildi düşen. İnsanlıktı. Yeryüzü vicdanı ateşten bir kuşatma altındaydı. Hiçbirimiz aşamıyorduk o kötülük çemberini. Gözlerimiz önünde tek tek...
Halep’te bir şehir değildi düşen. İnsanlıktı. Yeryüzü vicdanı ateşten bir kuşatma altındaydı. Hiçbirimiz aşamıyorduk o kötülük çemberini. Gözlerimiz önünde tek tek hunharca öldürülüyordu Halepliler. Yıkılan hastaneler, yıkılan okullar, gece vakti yataklarında öldürülen masum halk. Jenosidi çoktan aşmıştı halep’te tanık olduğumuz. İnsansızlaştırılmayla karşı karşıyaydık. Sadece Halep değildi insansızlaşan ama... Hepimiz, seyrederken bu vahşeti, gram gram insanlığımızdan eriyorduk, gram gram küçülüyorduk...
Halep, güzel Halep, süt kokan şehir, ikindi vakitleri gül kurusuna dönen ak kuleli kalesinden, pınarların aktığı şehir. Küheylan nefeslerinin derviş zikirlerine karıştığı, hattatların, şairlerin kenti... Kan çanağına dönmüştü. Kıyamet alameti gibiydi artık kan kızılı Halep.
Nihayet... Sonunda hiç olmazsa tahliye umudu belirmişti... Ne ki iran’ın gözetimindeki Şii Milisler’in katliamı durmak bilmiyordu tüm antlaşmalara rağmen... Çocukları kadınları bile gözlerinin yaşına bakmadan feci usullerle vuruyorlardı...
Türkiye’nin büyük çabalarıyla kurulan anlaşma çerçevesinde Halep’te kıstırılmış son sivillerin kentten çıkartılması için milli bir seferberlik kalkmıştı ayağa, kendiliğinden. Konvoylar dolusu gönüllü, Halep’ten İdlip’e güçlükle çıkartılan kardeşlerimize yardıma gidiyordu.
Aynı sabah genç üniversitelilerle (Şehir, Üsküdar, 29 Mayıs ve Marmara Üniversiteleri ve Genç İHH) Arakan Dayanışma toplantımız vardı. Kalabalık bir ünniversite grubuyla ümmetin yaralı coğrafyalarından .aresiz garip Arakan’ı konuşmak ve yardım yollayabilmeki için toplanacaktık. Belediye otobüsünde aldığım acı haberle sarsıldım. İkametgahım Kayseri’den geliyordu haber. Türgev Kayseri’den yönetici arkadaşlarla, Kayseri Barosu’ndan genç avukatlarla görüştüm, hepsi de olayın vehametiyle sarsılmış haldeydi... Çarşı iznine çıkmış mehmetçikler, şehrin ortasında alçakça bir pusuya düşürülerek şehit edilmişti. Yüreğimize bıçak gibi saplanmışlardı evlatlarımız...
Türkiye’nin eli Halep’e, Gazze’ye, Arakan’a ulaştıkça, küresel kan tüccarlarının şerli ittifakının morali bozuluyor, kahrı depreşiyor ve bunu Türkiye’de bir yeri havaya uçurarak ödetmeye kalkıyordu...