İran’ın 2. devrimi
1979’daki İslam Devrimi Batı dünyası için tam anlamıyla bir şoktu. Takiben uzun yıllar sürecek Irak savaşı da İran’ı, Batı’nın hesap ettiği ölçüde güçsüz...
1979’daki İslam Devrimi Batı dünyası için tam anlamıyla bir şoktu. Takiben uzun yıllar sürecek Irak savaşı da İran’ı, Batı’nın hesap ettiği ölçüde güçsüz bırakmaya yetmeyecekti. Ve büyük tecrit operasyonu. Uluslararası ambargoyla ablukaya alınan İran, kendine yetecek israf karşıtı ve toplumsal dayanışmaya dayalı düzenli vergi sistemiyle, yerli ekonomisini bugüne kadar başarıyla döndürmeye çalıştı.
Bu arada İslam Devrimi fikrini diğer toplumlara ihraç edebilmek adına ciddi diplomasinin yanı sıra, diyalog fıkhı da dahil, kültürel sanatsal önemli iletişim kanalları kurdu... Türkiye’deki İslami hareketlerin ekseriyeti, İran İslam Devrim’ini, mezhep kaygısı gütmeden, coşkuyla karşıladı.
Bu coşkuyu hazırlayan en esaslı etmenler arasında; 1- Türkiye’de sert tedbirlerle uygulanan laikçi kültürleşmeye tepkiler yatıyor. Bizde uygulanan laikliğin; din, moral ve maneviyata dair izleği infilak ettirecek düzeydeki yapısı, dini açıdan bizi cahil bırakmıştır. Laik doktrin, hiç hesap etmediği şekliyle İran Devrimine hazırlıksız bir toplum var etmişti 1979’a gelinceye kadar...
2- Gelenekse irfani geleneği ve nakle dayalı epistemoloji imkanları da kırılmış Türkiye Müslümanlığı sonraki devrede Ortadoğu çevirileri üzerinden derlenip toparlanmaya azmetmiştir. Mezkur çeviriler, ümmet vurgusu yaparken, mezhep algısı karşıtı ve çoğu kez vahhabi etkisiyle de tazyik edilmiş olduğundan, İran ve Şii düşünce ihracına, ikinci bir hazırsızlık ortamı sağlanmıştır... Ümmetçi ve mezhep algısını geleneğin tortusu olarak niteleyen yeni kuşak İslamcılar için İran, baş döndürücü şehadet romantizmi ve yaslandığı lirik kabiliyetleriyle en davetkar tahtına oturmuştur...