İstanbul Sözleşmesi'ne karşı yükselen dini itirazlara kulak verecek miyiz?
İstanbul Sözleşmesi, hazırlandığı dönemde pragmatik bir ihtiyaca yaslanıyordu. Avrupa Birliği’ne girebilmemiz için önümüze konan mevzuatta, öncelikli olarak yer alıyor oluşu, pek de kuşku...
İstanbul Sözleşmesi, hazırlandığı dönemde pragmatik bir ihtiyaca yaslanıyordu. Avrupa Birliği’ne girebilmemiz için önümüze konan mevzuatta, öncelikli olarak yer alıyor oluşu, pek de kuşku uyandırmamıştı. Çünkü Avrupa Birliği’ne dahil olmak istiyorduk, kendimize bir şekilde çeki düzen vermeliydik, modernleştiğimizin sinyallerini alabilmeliydiler bizi aralarına alacak olanlar.
Bu durum bizim mütemadiyen tekrar ettiğimiz aşina bir dönüşüm hikayesiydi aslında. Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, 1. ve 2. Meşrutiyetler hatta Cumhuriyet dönemindeki hukuk modernleşmelerini de bu kafileye eklemek gerekir... Asıl itibariyle, Avrupa’ya bakarak kendimize vermeye çalıştığımız çeki düzenlerdir...
‘’Muasır medeniyet seviyesi’’ veya ‘’Avrupa Birliği kriterleri’’ gibi dışarıdan iktibas yöntemiyle ve oldukça hızlı bir etkileşimle gerçekleşmesini planladığımız değişimlerin; kendi hayat hikayemize ne kadar uyduğ