‘'Namus''...
Çocukken seyrettiğimiz filmlerde, okuduğumuz kitaplarda – özellikle Kemalettin Tuğcu'da – çok sık geçerdi ''namus'' kelimesi. Namuslu bir adam dendiğinde; işinde, gücünde, helal lokma derdinde, evine, ailesine ...
Çocukken seyrettiğimiz filmlerde, okuduğumuz kitaplarda – özellikle Kemalettin Tuğcu'da – çok sık geçerdi ''namus'' kelimesi. Namuslu bir adam dendiğinde; işinde, gücünde, helal lokma derdinde, evine, ailesine sadık, onların geçim derdini omuzlamış, mahallelinin ''abi, amca'' dediği, akrabalık-komşuluk hukukunu bilen, yoksula, hastaya, yetime dert ortağı bir adam anlatılırdı bu filmlerde... Namuslu bir kadın dendiğindeyse çoğu kez eşi gurbette, hapiste ya da vefat etmiş olsa bile, eksiğini gediğini kimseye kolayca açmayan, alnının teriyle çocuklarına bakıp, ele güne muhtaç etmeden, namusunu şerefi bilen, namusunu hayat tarzı edinmiş, ahlaklı, iyi yürekli, evlatlarına, anne-babasına, kardeşlerine düşkün, bir kadın tipi çizilirdi, o ''abla'' olurdu, ''anne'' olurdu o çok sevdiğimiz filmlerde ve kitaplarda... Namuslu esnaf olurdu, çırak yetiştiren, ona evladı gözüyle bakan, fakir fukaranın hakkını koruyan... Namuslu işçiler, namuslu şoförl