Bu dizi nasıl olurdu?
Fragmanını izlediğimde çok etkilenmiştim. Suriye kokulu bir macera dizisi havasındaydı ‘Nefes Nefese’... Sonra ilk bölüm ekrana geldi. Ev ahalisi, “Dağıldık” dedi. “Her şeyi vereyim, çok...
Fragmanını izlediğimde çok etkilenmiştim. Suriye kokulu bir macera dizisi havasındaydı ‘Nefes Nefese’... Sonra ilk bölüm ekrana geldi. Ev ahalisi, “Dağıldık” dedi. “Her şeyi vereyim, çok şey anlatayım” hali var dizide... Ekip çok geniş. Kadro iyi, fakat helva olmamış, dağınıklık mevcut. Böyle bir coğrafyada nasıl da gizemli bir macera projesi çıkar. Bunu artık dünya üzerinde söz sahibi olmuş bizim yerli dizi takımının yapması gerekmez mi? Elalem ‘24’ diye dizi çekiyor, bizim buralara el atıyor. ‘Designated Survivor’ yapıyor, kendi meşrebinde Orta Doğu politikalarını anlatıyor. Bu diziyle, “Hah işte işi yakaladık!” diyerek, heyecanlandım doğrusu.
Hemen belirteyim, yapımın içinde Antakya’da geçen DAEŞ ilişkilerinin verilişi etkiliydi. Boran (Nik Xhelilaj çok iyi bir oyuncu olduğunu gösteriyor ve ayrıca çok yakışıklı jön olmaya aday) ile Rüya’nın (Melisa Şenolsun) buluşması öncesindeki operasyonlar, bana bu terör örgütünün ne kadar da içimizde olduğunu hissettirdi. Berlin’de karanlık ilişkiler içinde olan baba Ayaz (Uğur Yücel) ile kızı Rüya’nın, sonrasında Suriye’de olduğuna inandığı annesini bulmak için DAEŞ’le ilişkiye geçişi... Antakya’da bir başka hayatı olan Yusuf’la (Şükrü Özyıldız) yollarının kesişmesi.... Yusuf’un kendi hikayesinin bu işin içine girmesi, dışarıdan bakınca, sürüp gidecek birçok işaret veriyor. Fakat bizlere sunulan haliyle bunun mümkün olması zor. Sorun, hikayenin ekran önü ifadesinde...