Mustafa Başoğlu ve sendikacılık
İş yerimiz Altındağ Hamamönü’nde olduğu için Tacettin Dergâhına yakınız. Dolayısıyla Rahmetli Muhsin Başkan ve Mustafa Başoğlu ile komşuyuz. Ara ara gidip bu kıymetli yerleri ziyaret ediyor bir...
İş yerimiz Altındağ Hamamönü’nde olduğu için Tacettin Dergâhına yakınız. Dolayısıyla Rahmetli Muhsin Başkan ve Mustafa Başoğlu ile komşuyuz. Ara ara gidip bu kıymetli yerleri ziyaret ediyor bir Fatiha okuyoruz. Bu yazımda Rahmetli Mustafa Başoğlu’ndan bahsetmek istiyorum. Rahmetli Başoğlu’nu Sağlık İş Sendikası başkanlığı yaptığı dönemde tanıdım. Dikkatimi 28 Şubat Sürecine karşı çıkmasıyla çekmişti.
Demirel’in başörtülüler Suudi Arabistan’a gitsin sözüne tepki koymuş ve Demirel’in danışmanlığından istifa etmişti. Milli ve yerli bir adamdı. Bölücülüğe karşı duran milliyetçi bir insandı. Kıbrıs’ta tavize de karşıydı Ermenistan’ın Karabağ işgaline de karşıydı. Kızılay da misyonerler İncil dağıtınca farkındalık oluşturmak için Kur’an dağıtmıştı. Emek, alın teri, kul hakkı konusunda hassastı.
Ülkemizde örnek bir sendikacılık yaptı. Bazı sendikalar saltanat içinde yaşarken işçinin parasını gözü gibi korurdu. İşçi aidatlarını har vurup harman savurmadı. Lüks içinde yaşamadı. Ülkemizdeki sosyal sorunlarla ilgili projelere destek verdi. Kimi zaman uyuşturucuya hayır kampanyalarına destek verdi. Kimi zaman şehit yakınlarına, kimi zamanda 28 Şubat mağdurlarına destek verdi. Yalnız bir adamdı. Büyük sahabe Ebu Zer gibi yalnız yaşadı yalnız öldü. Ama arkasında milyonlarca dua eden insan ve büyük bir dava bıraktı. Rahmetli Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’nı yazdığı evin bahçesine defnedildi. Akif gibi dava adamıydı. Rahmetli Muhsin Başkan gibi memleket sevdalısıydı. O nedenle kader onları kabirde buluşturdu. Aklıma Mehmet Akif Ersoy’un bir şiiri geldi.
Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyûlâyı da, er geç silecektir.