Emperyalizme rağmen kurulan Cumhuriyet
Yarın 29 Ekim, Cumhuriyet Bayramı… Yarın, Cumhuriyetimizin 96. yıl dönümünü kutlayacağız. 100 yaşına 4 kala Cumhuriyetimiz içeriden etnik-bölücü ve tarikatçı-cemaatçi...
Yarın 29 Ekim, Cumhuriyet Bayramı… Yarın, Cumhuriyetimizin 96. yıl dönümünü kutlayacağız. 100 yaşına 4 kala Cumhuriyetimiz içeriden etnik-bölücü ve tarikatçı-cemaatçi, dışarıdan ise “emperyalist” bir kuşatmayla çevrilmiş durumda… Dahası, bir taraftan Cumhuriyetin tüm kazanımları sistemli olarak yok edilirken, diğer taraftan “Başkanlık Sistemi” ile fiilen Cumhuriyetten meşrutiyete geri dönülmüş durumda… 96. yılında Cumhuriyetimiz, gerçek anlamda bir “beka sorunu” ile karşı karşıya… Oysa ki bizim Cumhuriyetimiz, emperyalizme karşı verilen bir bağımsızlık savaşı sonunda emperyalizme rağmen kurulan bir Cumhuriyetti.
BAĞIMSIZLIK ATEŞİNDEN ÇIKAN REJİM
Bizim Cumhuriyetimiz, emperyalizme karşı yürütülen “milli hareket” sırasında ete kemiğe büründü. Cumhuriyetimiz, bir bağımsızlık savaşının ateşiyle harlandı. Bu bakımdan bizim Cumhuriyetimiz diğer Cumhuriyetlerden farklıdır. Bizim Cumhuriyetimiz sadece sarayın/sultanın değil, aynı zamanda emperyalizmin baskısından da kurtuluşu simgeler. Bu nedenledir ki Atatürk, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek Cumhuriyeti tanımlarken sarayla/sultanla birlikte emperyalizme de gönderme yapar. Yani, egemenlik ne sarayın/sultanın ne de emperyalizmindir; egemenlik milletindir. Dolayısıyla bizim Cumhuriyetimiz “laik” ve “bağımsız” bir Cumhuriyettir.
I. Dünya Savaşı’nda ve Mili Mücadele’de ülke gerçek bir “beka sorunu” ile karşı karşıya kaldı. Ancak saray/sultan, ülkenin “beka sorununu” çözemedi. İşte bu durum, “milletin kendi kaderini kendi eline almasına” neden oldu.
İsmet İnönü bu durumu şöyle açıklıyor: “Osmanlı’da, (…) yeni ümitler veliahtlara bağlanırdı. Sistem olarak Cumhuriyet şekli, bizde daha ziyade Harbi Umumi içinde ve sonralarında, daha net olarak da Mütareke devrinde doğmuştur ve her türlü tecrübeyi gördükten sonra, tam bir kanaat haline gelmiştir.” (İsmet İnönü, Hatıralar, s. 441,442)
1918’de Mondros Mütarekesi’nden hemen sonraki işgallere karşı, milletin bir bölümü, sarayın/sultanın ağzına bakmadan Kuvayı Milliye örgütleri kurup, yerel kongreler düzenleyerek fiilen “kendi kaderini kendi eline” aldı. İşte Atatürk, bu milli karardan bir Cumhuriyet çıkarmayı başaracaktı. 1920’de milletin temsilcilerinden oluşan TBMM açılarak, 1921 Anayasası’nda “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” denilerek, 1922’de saltanat kaldırılarak Cumhuriyetin alt yapısı hazırlandı.