2. Yeditepe Bienali tarihi mahzende
“İstanbul’da ne özel yerler varmış meğer” dedim içeri adım attığımda. Burnumuzun dibinde, yolumuzun üzerinde ama hiç haberimizin olmadığı ‘gizli’ yapılar. Geçenlerde...
“İstanbul’da ne özel yerler varmış meğer” dedim içeri adım attığımda. Burnumuzun dibinde, yolumuzun üzerinde ama hiç haberimizin olmadığı ‘gizli’ yapılar. Geçenlerde gittiğim Nuruosmaniye Camii’nin atındaki ‘Mahzen’ gibi! Aklımın ucundan geçmezdi sahte çantaların, şalların dizildiği tezgahların arasındaki daracık kapıdan böyle bir yere gireceğim. Biri beni durdurup ‘Burası!” demese, geçer giderdim, öyle ihtimal dışı bir giriş.
18. yüzyıldan kalma bir mahzen burası. Camiye zemin olması için yapılmış. İçerisi nemli, karanlık. Yer yer su birinkintileri var. Ve her bir köşeyi döndüğünüzde, birbirinden ilginç eserler çıkıyor karşınıza. Evet, bu yıl ikincisi düzenlenen Yeditepe Bienali için bu mahzendeyim. Klasik Türk Sanatları Vakfı ve Fatih Belediyesi işbirliğinde hayata geçirilen Bienal’de, geleneksel Türk sanatlarının modern tekniklerle yorumlanmış hali sergileniyor.
Projenin küratörü Berkan Karpat, bir anlamda hem çağdaş sanatın hem de geleneksel sanatın sergileme pratiklerini tartışmaya açıyor. Mesela sanatçı Murat Gür’ün ‘Acaip Yaratıklar Acaib’ul Mahlukat’ isimli video-art çalışması, çok ilginç. Sekiz asır önceki ‘acaib’ canlıların, bugüne taşındığında ne kadar normal ve masum kaldığını gösteriyor. Ali Ulvi Mıhoğlu, ‘Tahrir’ isimli eseriyle; ‘sınır koymak’ ve ‘hürriyete kavuşturmak’ kavramlarını tartışmaya açıyor.
Aslı Bugay, ‘Yeknesak’ isimli eserinde, çizdiği sınırları çerçeveyi kırarak anlatıyor. Geleneksel sanat eğitimi almış sanatçıların ilginç ve düşündürücü 13 eseri yer alıyor mahzende. İstanbul’la özdeşleşmiş dört ayrı mekânda süren Bienal, 7 Mart’a kadar devam edecek ve ücretsiz. Sergiyi de, hazır açıkken mahzeni de görün derim.
ÇOK GÜZEL HAREKETLER BUNLAR!