Geçmiş olsun İzmir
‘2020 bitmeden başımıza daha ne gelecek’ diye söylenip duruyoruz ya, gerçekten bitmiyor felaketler... İstanbul’da korkuyla beklediğimiz deprem, bu kez Ege’yi vurdu. Diyecek fazla bir şey yok maalesef… ‘Çok...
‘2020 bitmeden başımıza daha ne gelecek’ diye söylenip duruyoruz ya, gerçekten bitmiyor felaketler... İstanbul’da korkuyla beklediğimiz deprem, bu kez Ege’yi vurdu. Diyecek fazla bir şey yok maalesef… ‘Çok geçmiş olsun, yaralar en kısa zamanda sarılsın inşallah’ demekten başka bir şey gelmiyor insanın elinden. Bir de olanlardan ders alınabilir ama nafile. Hiçbir şey bizi önlem almaya, dikkatli olmaya hazırlamıyor ki! Bakın, uzmanlar İzmir’deki yıkımları değerlendirirken, “Beton ve demir kalitesi düşük, zemin zayıf!” diyorlar. Bunu duyup, harekete geçen kimse var mı? En azından evinde bir deprem çantası bile olmayanlar yerinden kalktı mı? Konuşulan konulardan biri de şu: “Türkiye’nin neresinde deprem olursa olsun, İstanbul depremi konuşuluyor, İstanbul gündeme geliyor.
Haksızlık bu!” Neden değil, biliyor musunuz? Şu İzmir’deki korkunç görüntüler bize İstanbul’da nasıl daha büyük felaketler yaşanacağını gösteriyor da ondan! Önlem alınmazsa olacaklar bizi gerçekten korkutmalı ve harekete geçirmeli aslında, ondan! Bunun kat be kat kötüsü yaşanacak, tam da ondan! Bir de bu açıdan bakın.
Pek çok depremde umutla, acıyla, boğazlar düğümlenerek sorulan soru bu. Her seferinde öyle çok şey hissettirdi ki bu cümle hepimize... Tek bir iniltiye bile sebep olacağı için kulaklarımız hep bu sorudaydı. İzmir depreminde ise Buse’nin sözleri kaldı kulaklarda. Enkaz altındaki Buse’nin “Köpekleri salın, kedi sesi çıkarayım” demesi beynimde yankılanıp duruyor. Hayata tutunmanın çabası çünkü. Arama kurtarma köpeklerinin başaracağını biliyor çünkü. Bu köpekler çok şahane çünkü...
Anlamadığım bir hikaye de şu: Bazı kalpler nasıl bu kadar kötü olabiliyor? Böyle büyük bir felakatte; insanlar canlarıyla uğraşırken, tüm ülke yardımlarıyla ya da dualarıyla seferber olmuşken, nasıl oluyor da kötü cümleler kurabiliyorlar?
Depremin sebebi olarak birilerinin yaşam biçimini öne sürebiliyorlar? Burada isim yazıp onlara prim vermeye gerek yok, herkes biliyor yazılanları... Sadece soruyorum, insanın kalbi nasıl bu kadar kuruyabilir? Bir felakatin ortasında, ideolojisini ortaya saçarak saçmalayıp manyaklaşabilir? Bilen, fikri olan var mı?