İtirazım var ama neye?
“Bir doktor böyle göbek atar mı hiç?” Türkiye, bir kadın doktorun canlı yayında göbek atmasını tartıştı günlerce... O yayında yaptığı şeyin mesleğiyle alakası yoktu evet ama...
“Bir doktor böyle göbek atar mı hiç?” Türkiye, bir kadın doktorun canlı yayında göbek atmasını tartıştı günlerce... O yayında yaptığı şeyin mesleğiyle alakası yoktu evet ama eleştirenlere “Size ne?” diye karşı çıktım. Sonra kadın şarkıcıların sahnede giydiği mayo benzeri kostümler için yorum yapıldı... Modacı Raşit Bağzıbağlı çıktı dedi ki “Giydikleri çamaşıra benziyor, bu da kalite algısını aşağı çekip onları basitleştiriyor…” Jennifer Lopez, Beyonce giyince ‘şahane’, bizimkiler giyince ‘basit’ öyle mi? Yine itiraz ediyorum!
Ama niye itiraz ediyorum bu tip tartışmalara açıklayayım... Özgürlükle teşhircilik arasında çok ince bir çizgi var bana göre. Yazın şehrin ortasında, popo kıvrımları görünecek şekilde jean şort giyenler de bana fazla geliyor mesela. ‘Plajda değilsin, ne gerek var?’ diyorum içimden. Sevmiyorum. Teşhircilik gibi geliyor. Bir kadın doktorun o yayında göbek atması da öyle. Ne alaka? Ama işte…
Türkiye’de kadınların yaptığı her şeye herkes o kadar çok karışıyor, özellikle erkekler onlar hakkında öyle net kararlar alıyor ki.. ‘Siz ne karışıyorsunuz’ sesi yükseliyor içimden otomatikman. Kadınlar göbek de atsın, sahnede mayosunu da giysin istiyorum. Çünkü benim görüşüm sadece beni bağlar diye düşünüyorum. Siz de değişiklik yapsanız, ‘bana ne’ deseniz, kadınları salsanız mı artık?
Abartının dibi! Evet, son James Bond filmi ‘Ölmek İçin Zaman Yok’u izledim ve fikrim bu! Cüneyt Arkın yeni bir ‘Malkaçoğlu’ çekse ve şu kadar abartsa, yerin dibine sokardık! Ama sonuca bakalım… Heyecanla, müthiş bir beklentiyle izledik mi? İzledik. Çünkü heyecanlı, aksiyon dolu bir masal anlatıyor James Bond. Bizzat şahsı da en sevdiğimiz masal kahramanı.
Sinema dünyasının en uzun soluklu serisi Bond’un 25’inci filmini Omega ev sahipliğinde Kanyon’da izledim. Pandemi yüzünden 1.5 yıldır vizyona giremeyen filmde yine müthiş sahneler, soluk kesen aksiyonlar, topuklu ayakkabıları üzerinde dövüşen ama saçı asla bozulmayan kadınlar var. Bond ise yine tek başına, bir ada dolusu adamı burnu bile kanamadan alt ediyor.
Ama en önemlisi bu kez duygular şelale. Filmin özel olmasının başka nedenleri de var tabii: Birincisi, pandemi sonrası insanları salonlara çeken ilk film. İkincisi, 250 milyon dolarlık bütçeyle çekilen en pahalı Bond filmi. Üçüncüsü, Daniel Craig’in son kez Bond’u canlandırdığı film. O yüzden her şeyi, hatta bu yazıyı da bir kenara bırakın ve filmin tadını çıkarın.