Yapacak bir şey yok, iyi bayramlar
Bir karikatür var sosyal medyada dolaşan. Kafasında huni olan bir deli uzanmış, şöyle diyor: “Fiziken ayakta, ruhen yatakta, psikolojik olarak nerdeyim bilmiyorum...” İşte hepimiz tam da böyle bir ruh haliyle giriyoruz bayrama. Hatta...
Bir karikatür var sosyal medyada dolaşan. Kafasında huni olan bir deli uzanmış, şöyle diyor: “Fiziken ayakta, ruhen yatakta, psikolojik olarak nerdeyim bilmiyorum...” İşte hepimiz tam da böyle bir ruh haliyle giriyoruz bayrama. Hatta girdik bile, herkesin bayramı kutlu olsun. Nasıl kutlu olacak diyeceksiniz şimdi, çok haklısınız... Geçen bayram 4 gün kapalı kalmıştık.
Bu kez 17 günlük bir kapanmanın içine denk düşünce bayram, coşku falan kalmadı tabii. Fazlasıyla buruk, fazlasıyla depresifiz. Yapacak bir şey var mı peki? Yok! O zaman pozitif düşünmek zorundayız. Bugüne dek bayramların aileyle olma, bir araya gelme, affetme, gönül almaya vesile olan hoşluklarını hiç umursamadık, sadece tatil olarak gördük ya… Bu kez bunlara dikkat etsek mesela? Karantina biter bitmez tatile koşacağız nasılsa...
Bu kez bayram ritüellerini yerine getirsek? Belki yine ailelerimizle buluşma olamayacak ama mesaj atmak yerine arayabiliriz. Mesela sabah kalkıp, o bir senedir üzerimizden çıkmayan eşofmanların yerine güzel kıyafetler giyip görüntülü konuşmalar yapabiliriz. Evin içinde ayrı ayrı takılmak yerine çocuklarla ortak bir şeyler yapabiliriz, güzel filmler izleyebiliriz.
Bayram tatlısı için mutfağa girebiliriz. Kulağa çocukça gelebilir ama tadını çıkarmaktan başka çaremiz yok. Unutmayalım, bu virüsü hayatımızdan kovalamayan biziz. O yüzden mutsuz olmak yerine akışa teslim olalım. Hadi sıkalım dişimizi, az kaldı.
Bizim bayram, tatil, ‘aman evde kısıldık kaldık’ gibi dertlerimiz varken; insanlar bir yerlerde yaşam savaşı veriyor yine. Şu virüs bile kimseye bir şey öğretemedi ya, en çok da ona şaşırıyor insan. Kudüs’te olanlar için en iyi özeti bir psikoloğun hesabında gördüm.
Üzerine diyecek de bir şey bulamadım, çok doğru: “Burada dans edenler, Hitler’in bombalarından kaçanların torunları... Zulme uğrayan, zulmetmeyi öğreniyor! Bu dünya iflah olmaz. İşte bu, bir kuşaklararası aktarım meselesi. Bu bir öğrenilmiş ve dönüştürülememiş gaddarlık. Siyasallaşmış inanç kadar korkunç bir şey olamaz.”