Yasak-kural tamam da peki ya gönül almak?
Kurallara uymak konusunda toplum olarak bir alerjimiz var biliyorum ama her zaman konu yasak delmekle ilgili olmuyor... Bazen ihtiyaçtan, bazen mecburiyetten deliniyor o yasaklar. Ve bunu yapanlara takındığımız tavır, nasıl insanlar olduğumuzun...
Kurallara uymak konusunda toplum olarak bir alerjimiz var biliyorum ama her zaman konu yasak delmekle ilgili olmuyor... Bazen ihtiyaçtan, bazen mecburiyetten deliniyor o yasaklar. Ve bunu yapanlara takındığımız tavır, nasıl insanlar olduğumuzun göstergesi bana göre... Yani kuralları uygulamakla vicdanımız arasında çok çok ince bir çizgi var. Nereden geldim bu konuya?
Karantinada denk geldiğim bazı hikayelerden! Kağıt toplayıcısı bir kadının görüntüsü vardı sosyal medyada. Kadının küçük çocuğunda maske yok. Polis ceza kesmek yerine hemen arabasından maske getiriyor, çocuğa elleriyle takıyor ve kumanya veriyor aileye. Cezayı kesmek yerine başka türlü çözüyor meseleyi yani. Bir de Sivas Valisi Salih Ayhan var...
Geçenlerde, kısıtlamayı ihlal eden bir satıcının tezgahındaki tüm limonları satın alıyor ve adamı evine gönderiyor. Ceza kesmek yerine, ihtiyacını görüp çözüm buluyor. İşte yönetici olmak böyle olmalı. O ‘ince çizgi’yi görmeli. Bırakacak kimsesi olmadığı için çocuğunu da bebek arabasında markete götüren bir kadına ceza kesmemeli. Evet kurallar herkes için ama halden anlamak, gönül almak, çözüm bulmak da bir tercih.
Birinci karantina döneminde Şahan Gökbakar’ın ekmek yapma videoları en büyük eğlencemizdi... Sağ olsun, sayesinde bütün erkekler evde ekmek yapmaya başladı! Tam bu karantinada ‘Şahan nerede, nerede bu ekmekler, nerede o tatlı aile hikayeleri’ derken; bir dergiye yaptığı açıklamaları düştü önüme. Şöyle diyor: “Özellikle bu pandemi döneminde yaptığım paylaşımların anlamsızlığını fark ettim. ‘Neden her gün fotoğraf koyuyorum?’ diye düşününce de vazgeçtim. Baktım, sürekli elim gidiyor, en iyisi kapatayım dedim.
Bu işten para kazanmak ve herhangi bir şeyi tanıtmak amacınız yoksa, günlük hayatı paylaşmanın amaçsız bir eylem olduğunu fark edip hesabı dondurdum..” O kadar haklı ki. Hislerime öyle güzel tercüman olmuş ki. Hepimiz sürekli hayatımızı paylaşıyoruz ama kime ne faydası var bilmiyoruz. Evet, bir anı defteri oluşturuyoruz belki ama bazen bu rutin, Şahan gibi beni de çok sıkıyor.
Şu da bir gerçek; hayatımız da eskisi gibi değil. Gittiğin, gördüğün, öğrendiğin, konuştuğun şeyler o kadar az ki; bir bakıyorsun paylaştıkların acayip anlamsız. Tam da Sezen Aksu’nun dediği gibi; bazen bir eşikten atlar insan, yüzüne bakmak istemez hayatın, o kadar azalmıştır anlam... Ben de sıkıldım bu rutinden. Ama bir sabah kalkacağız, “Bir dakika ya, hayat devam ediyor, paylaşmaya devam, takibe devam, like’a devam” diyeceğiz.