ABD ile temasın arka planı
HER ne kadar ziyaretlerin ardından sağlıklı, detaylı bilgi almak, sağlam verilere dayalı kapsamlı analizler okumak pek mümkün olmuyorsa da Türkiye’de müthiş bir ziyaretçi trafiği yaşanıyor. İran...
HER ne kadar ziyaretlerin ardından sağlıklı, detaylı bilgi almak, sağlam verilere dayalı kapsamlı analizler okumak pek mümkün olmuyorsa da Türkiye’de müthiş bir ziyaretçi trafiği yaşanıyor. İran Genelkurmay Başkanı 1979 yılından beri ilk kez Ankara’ya geliyor, ardından Ürdün ve Irak’ı ziyaret eden ABD Savunma Bakanı Ankara’da temaslarda bulunuyor. Önümüzdeki günlerde de Rusya Genelkurmay Başkanı’nın temaslarda bulunmak üzere Türkiye’ye gelmesi bekleniyor.
Bu trafiğin gösterdiği, Türkiye coğrafyasının önemidir. Suriye ve Irak’ta IŞİD’in devletleşme projesi yok ediliyor. Her iki ülkede ama öncelikle nüfusunun neredeyse yüzde 25’ini iç savaşta kaybeden Suriye’de düzen kurma araması başlayacak.
Irak’ın aksine Suriye’de düzen kurma çalışmalarında çok taraf var, üstelik Şam’daki rejim ülkenin tümüne fiziki olarak hâkim değil. ABD’nin üsleri, Fırat Kalkanı, ardından Türkiye’nin kontrolündeki 2 bin kilometrekarelik alan, Hizbullah birlikleri, İran Devrim Muhafızları, Rusya Federasyonu güçlerinin yanı sıra bir de rejime yardım etmiş ancak halen ondan özerk hareket etme imkânlarına sahip savaş ağaları var. Sahadaki en önemli güçlerden üçü, yani ABD, İran ve Rusya açısından Türkiye’yi karşılarına almamak önemli.
Ankara açısından da kendisine duyulan ihtiyacı en avantajlı şekilde değerlendirmek elbette birinci öncelik oluyor. İşlere bu perspektiften bakıldığında ülkede medyanın bir bölümüne hâkim olan cenk havası, ABD düşmanlığı motiflerinin pek de gerçekliğe tekabül etmediğini sezmek mümkün. Avrasyacılık ya da Rusya ve İran ile birlikte hareket ederek Batı’ya diş göstermek, güvenlik siyaseti açısından Batı ile ilişkileri koparmak anlamına gelmiyor.
Bu konudaki istihbaratı hayli güvenilir olan Amberin Zaman, Al Monitor ve Diken sitelerine yazdığı yazılarda ABD’nin Türkiye’ye PYD ile işbirliğinin IŞİD belasından kurtulduktan sonra biteceğini bildirdiğini vurguluyor. Bugünkü koşullarda pek gerçekleşmesi mümkün olmasa bile PYD’nin kendisini PKK’dan tamamen ayırmasını istedikleri anlaşılıyor. Türkiye’ye de PKK ile mücadelesinde istedikleri her türlü yardımı vermeye hazır oldukları görülüyor.
Asker kökenli, Irak’ta savaşmış, İran’a diş bileyen ancak nükleer anlaşmanın iptalinden yana olmayan Mattis’in Türkiye’ye bakışı tamamen askeri odaklı. Yani Türkiye’nin iç siyasetindeki gelişmeler, demokrasi konularında Dışişleri Bakanlığı’nın rapor ettikleri onun ilgi alanına girmiyor.