Acıyı yaşayamamak anıyı saklayamamak
Giderek ayrışan bir topluluklar konfederasyonu haline dönmek, toplum olamamak bu ülkede ortak tüm paydaları aşındırıyor, tüketiyor, yok ediyor. Ülkeyi saran bela bulutlarının nedenlerinin ya da genel gidişatın tüm...
Giderek ayrışan bir topluluklar konfederasyonu haline dönmek, toplum olamamak bu ülkede ortak tüm paydaları aşındırıyor, tüketiyor, yok ediyor. Ülkeyi saran bela bulutlarının nedenlerinin ya da genel gidişatın tüm veçhelerinin tartışılabilmesi, farklı kesimlerin birbirlerini anlaması bu şekilde engelleniyor.
İşiniz sözleyse, yazıyı niçin yazdığınızı, lafı neden söylediğinizi tam bilmeden, yapmanız gereken budur diye yazıyor ya da konuşuyorsunuz. Ülkenin yarısı (belki daha azı ya da biraz daha fazlası) açısından konu, örneğin Cizre’de, Silopi’de Sur’da ne olduğu, zaten bilinmiyor. Bilinse de önemi yok, anlamı yok, etkisi yok. Oradaki hayat/ ölüm buradakinin bir parçası değil. Acılar ortak değil. Dolayısıyla anılar da ortak değil. Her kesim aynı anı ve olayı kendince ve bambaşka şekilde yaşıyor.
Durum sanki daha da vahim. Türkiye’de bugünkü iktidarı sırtında taşıyan kesim kendinden olanların acısını da duymuyor, paylaşamıyor. Onların ne dediğiyle, ne yaşadığıyla, başlarına ne geldiğiyle, kendi yakın çevresinde bir acı yaşamadıysa ilgilenmiyor. Kendi gibi fakir, çaresiz olanların örneğin ölüme bile bile gönderilmiş onlarca maden işçisinin katledilmesini bile omuz silkerek geçiştirebiliyor. Ne şehitlerinin acısını gerçekten yüreğinde duyuyor, ne haksız yere gadre uğrayanlar umurunda, ne de hak ya da adalet diye bir derdi var. Bunları sağlamak için ömürlerini köreltenlerin ya farkında değil, ya da farkındaysa bile onları yabancı belliyor.
Atatürk Havalimanı’nda bir katliam yaşandı. Bir sivil polisin dikkati olmasa katliam daha da korkunç boyutlara varabilirdi. Hedeftekiler sıradan insanlardı. Ama belli ki kimse onların acısını gerçekten paylaşmaya niyetli değildi. Hükümetin neredeyse yegâne kaygısı bu olayı en kısa sürede sıradanlaştırmak, unutturmaktı.
Başka ülkelerde günlerce hatta bazen haftalarca sürebilecek doğru dürüst bir olay yeri araştırması yapılamayacak. Biliyoruz ki, istihbaratın uyarılarına rağmen bu eylemi engellemeyenler hesap vermeyecek. Ölen insanların yakınları, acılarıyla baş başa bırakılacak. Yaralılar hayatlarını kendi gayretleriyle yeniden toparlamaya çalışacaklar.
Toplumun geri kalanı da tıpkı devlet gibi bu olayı derhal unutmaktan yana. Devlet, kendisinin sorumlu tutulacağı böylesine bir katliamın hemen unutulması için elinden geleni yaptı, elhak. Ama belli ki bu toplum da tam bayram öncesi tatile çıkmayı engelleyebilecek, belki bazı şeylerin sorgulanmasını zorlayacak bu “tatsızlığı” bir an önce unutmak, hayata devam etmek istiyordu.