Demokrasi ve eşitsizlik dengesi
SOĞUK Savaş sırasında Batı dünyası ile Sovyetlerin hegemonyasındaki "halk demokrasiler"inden oluşan sosyalist dünya arasındaki rekabetin önemli bir unsuru ideolojikti. Bu kavgada "hür dünyanın" kullandığı...
SOĞUK Savaş sırasında Batı dünyası ile Sovyetlerin hegemonyasındaki "halk demokrasiler"inden oluşan sosyalist dünya arasındaki rekabetin önemli bir unsuru ideolojikti. Bu kavgada "hür dünyanın" kullandığı söylemin en önemli mesajlarından birisi demokratik yönetimin ancak özel mülkiyete saygılı piyasa ekonomisiyle mümkün olabileceğiydi. Gerçekten de her ne kadar kapitalist ülkelerin birçoğu demokratik değilse de kapitalist olmayan demokratik ülke de yoktu. 19. yüzyıl düşünürlerinde de, pratiğinde de bu türden bir denkleme aslında rastlanmaz. O dönemde de zenginlerin ya da muktedirlerin ellerindeki parasal ya da siyasal gücü paylaşma diye bir dertleri olduğu söylenemezdi. Liberal düşünürlerin pek çoğu da avamın, o bağlamda yeni şekillenmekte olan işçi sınıfının, siyasete eşit yurttaş olarak katılabildiği demokratik bir katılımdan ürkerdi. Ancak dağıtılabilecek zenginlik arttıkça tedricen demokratik katılımın önü açıldı. Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında, hele 1920'lerin sonlarına doğru dünyada gelir eşitsizliği iyice zirve yaptı. Sonuç yükselen faşizm ve savaştı.