Eylülün soldurdukları
Hüzünle huzuru meczeden, renkleri ve ışığıyla insanı büyüleyen eylül, Türkiye yakın tarihinin sicili en karanlık aylarından biri, belki de birincisidir. Bugünlerde bambaşka tezahürlerini...
Hüzünle huzuru meczeden, renkleri ve ışığıyla insanı büyüleyen eylül, Türkiye yakın tarihinin sicili en karanlık aylarından biri, belki de birincisidir. Bugünlerde bambaşka tezahürlerini gördüğümüz “kendi gibi olmayanlara” yönelik nefret ve şiddetin ülke çapındaki büyük patlaması, 6-7 Eylül 1955’te yaşanmıştır. Bu olaylarla devlet, dinsel azınlıkların bu ülkede pek de makbul bulunmadıkları mesajını hayli çarpıcı bir şekilde vermiştir.
Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili müzakereler sürerken devreye sokulmuş bir kontrgerilla operasyonuydu. O nedenle baş hedef Rumlar gibi gözükse de şiddet ve talandan tüm dinsel azınlıklar nasiplerini almıştı. Rumlar bu felaketin ardından gelen ve Kıbrıs’taki 1963-64 krizinin cezası olarak 1964 kararnamesi ile bin küsur yıldır yaşadıkları kentten sökülüp atılmıştır.
Bu türden şiddetin daha derin arka planında ise yüzyıl önce İttihatçıların başlattığı “milli iktisat” politikasına uygun olarak sermayenin Müslüman vatandaşlara transferinin sağlanması hedefi vardır. 6-7 Eylül bu yönüyle, Yahudilerin Trakya’yı boşaltmasına sebep olan CHP tarafından kotarılmış 1934 saldırganlığının, dönemin İstanbul Defterdarı Faik Ökte’nin tercih ettiği tanımlamayla 1942’deki “Varlık Vergisi Faciası”nın bir uzantısıdır.
Azınlık vakıflarının mal varlığıyla ilgili 1936 kararnamesi, bu kararnameye