FİDEL Compañero
20. yüzyılın, daha doğrusu Soğuk Savaş döneminin tarihe damgasını vurmuş şahsiyetlerinden arta kalanların en görkemlisi öldü. Fidel Castro, bir toprak ağasının imtiyazlıların okullarında okuyan...
20. yüzyılın, daha doğrusu Soğuk Savaş döneminin tarihe damgasını vurmuş şahsiyetlerinden arta kalanların en görkemlisi öldü. Fidel Castro, bir toprak ağasının imtiyazlıların okullarında okuyan avukat oğluydu. Hayat çizgisi onu Üçüncü Dünyacılığın bayraktarlarından biri ve Latin Amerika’da olduğu kadar dünyanın başka yerlerinde de ABD’ye karşı direnişin sembolü haline getirdi.
Dünyanın pek çok yerinde, hele Küba rejiminin son 60 yılda 185 binden fazla sağlık personelini hizmet vermeleri için gönderdiği 103 ülkede zaten Castro ancak hayırla anılabilirdi. Fidel ve “sakallı” gerillalarının 1958’i 1959’a bağlayan yılbaşı gecesi diktatör Batista’nın kaçmasıyla başarıya ulaşan devriminin dışladıkları ise elbette karalar bağlamadılar. Nüfusun önemli bir kesimini oluşturdukları Miami’de çılgınlar gibi Fidel’in ölümünü kutladılar
Küba devrimi de benzer tüm devrimler gibi kendi çocuklarını yedi. Yoldaşların belki de en efsane ismi Che Guevara, başka ümitler beslediği devrimin Sovyetler’e giderek daha fazla yaklaşmasından rahatsızlık duyduğu için hayallerini başka topraklarda gerçekleştirmeyi denedi. Sonunda adlarına devrim yapmak istediği Bolivya köylülerince ihbar edilerek genç yaşta öldürüldü. Belki de Che’nin talihi erken ölmek ve o genç, yakışıklı imgesiyle ebedi bir ikona olarak kalmaktı.
Fidel’in ölümünün ardından küresel ölçekte patlayan içten üzüntü ise kanımca onun bugününden çok dününe ait bir saygının, sevginin ve kimbilir geçmişe duyulan bir nostaljinin ürünüydü. Sonuçta Sovyetler’in çökmesiyle Küba kapitalizme açılmak zorunda kalmış, bir zamanlar ağır hapis nedeni olan dolar kazanmak ve bulundurmak yasak olmaktan çıkmış, turizme açılan ülke içinde yaşadığı zaman tünelinden bir nebze çıkabilmek imkânı bulmuştu.
Fidel’in her işe karışan, her detayla ilgilenen karakteri, onyıllar içinde pek çok başarı- sız projenin başlatılıp atılmasına sebep olmuş- tu. Daha da önemlisi Amerikan ambargosu iyice komikleşmiş, CIA’nın yüzlerce suikast teşebbüsü artık tarihin derinliklerinde kalmış, Soğuk Savaş bitmişken bile rejim, muhaliflerine müsamaha etmeyi, onların haklarına saygı duymayı, hoşuna gitmeyen şahsiyetleri zindanlara tıkmamayı becerememişti.
Küba halkı indindeki tartışılmaz popülaritesine karşın Fidel kendi iktidarının meşruiyetini bir seçimle perçinlemeyi hiç düşünmemiş, hapislerde çürütmediği ya da ölmemiş yoldaşlarıyla birlikte hayli oligarşik bir yönetimi sürdürmüştü.