Mezuniyet günü
Dün Kadir Has Üniversitesi öğrencilerinin mezuniyet günüydü. Yıllar boyunca genelde dağınık kıyafetle gördüğüm öğrencilerin iki dirhem bir çekirdek, havalı, edalı halleri ve...
Dün Kadir Has Üniversitesi öğrencilerinin mezuniyet günüydü. Yıllar boyunca genelde dağınık kıyafetle gördüğüm öğrencilerin iki dirhem bir çekirdek, havalı, edalı halleri ve kıyafetleriyle yaşamlarının yeni bir evresine başlayacakları gündeki heyecanını paylaşmak ayrı bir keyiftir. Her yıl olduğu gibi bu yıl da tören, bitmek bilmese bile, kendi başına heyecan verici, bir nebze hüzünlü ama tabii ki sevindiriciydi.
25 yıllık hocalık hayatımda öğrencilerle elbette didiştim. Onlar beni deli etti, ben de onları. Sınavlara hazırlanırlarken ya da notları aldıklarında aldığım beddualarla kulaklarım çok çınladı. Ama sanıyorum bu didişmedeki samimiyetten de öğrenciler kuşku duymadılar.
Yıllar içinde öğrencilerin nitelikleri, hayata bakışları, hayattan beklentileri, dünyanın ve Türkiye’nin hallerine bağlı olarak değişti. Özellikle ülkenin gelgitlerinin genç ve geleceği kuracak insanların ruh halini nasıl etkilediğini ister istemez müşahede ettim. Umutlarını kendi diyarlarından başka yerlerde arayacak kıvama gelişlerini içim burkularak izledim. Ama sonuçta çalıştığım her üniversitede meslektaşlarımın en öncelikli hedefi, sorumluluğunu üstlendiğimiz işi en doğru şekilde yapmaktı. Bunun da ölçüsü öğrencilerimizi 21. yüzyıla hazırlamaktı. Türkiye’nin kendisi bu hedeften vazgeçmiş gözükse de.
Hocaları olarak elbette benim de yılların getirdiği tecrübeye ve tanıklıklarıma istinaden dersleri kurgulayışım, öğrencilerden beklentilerim, onlara yüklediğim okumanın miktarı değişti. Mutlu olmasam da 140 karakterle tanımlanan bir dünyada haftada 100 küsur sayfa okuma vermenin beyhude bir çaba olduğunu kabul etmem gerekti. Yenilgiyi kabullenmek de diyebilirsiniz.
Sonuçta temel eğitimin giderek pespayeleştiği, eğitim felsefesinin ülkenin geleceğini karartacak bir mecrada yeniden şekillendirildiği bir dönemdeyiz. Üniversitelerin çoğu yüksek lise konumunda. Eğitimin tüketicilerinin kahir ekseriyeti, başlarına gelenin ne olduğunu anlayabilecek duyarlılığa sahip değil. Böylesi bir sistemin içinde yer alan öğrencilerin üniversiteden beklentileri de düşük. Dünyanın ne kadar hızla değiştiğini ve bu yeni dünyaya hazırlanmaları gerektiğini onlara anlatabilmek de her zaman kolay değil.