Obama ve Ruhani: Ya sonra?
ABD Başkanı Obama’nın en önemli özelliği sanırım hiç telaşlanmaması. Gerek kendi yazdığı anılarda gerekse hakkında çıkan biyografilerde bu özelliği çok belirgin....
ABD Başkanı Obama’nın en önemli özelliği sanırım hiç telaşlanmaması. Gerek kendi yazdığı anılarda gerekse hakkında çıkan biyografilerde bu özelliği çok belirgin. Yaşantısını duygularını dizginlemek üzerine kurgulamış birisi olarakObama uzun dönemli stratejilerle yolunu çiziyor, paniğe kapılmıyor. Metoduna güvenerek doğru bildiği yöne doğru gitmeyi sürdürüyor.
2009 yılında Başkanlık yeminini ederken yaptığı konuşmada İran liderliğini kastederek “Eğer yumruğunuzu açarsanız, elimizi uzatırız” diyerek ülkesinin en saplantılı dış politika konusunda önemli bir adım atmıştı. Başka konularda izlediği siyasetlerinin aksine Obama İran konusunda hep aynı doğrultuda kaldı.
İran’ı bir yandan, liderine durup durup mektuplar yazacak kadar ön plana çıkardı. Diğer yandan da örümcek ağı gibi ördüğü diplomatik ilişkilerle İran rejiminin nefes borularını tıkayan yaptırımlar rejimini beş yıl önce BM Güvenlik Kurulu’ndan geçirdi. Başka konularda anlaşamadığı, hatta düşmanca sayılacak ilişkileri bulunan Rusya ve Çin bile yaptırımlar rejimine uydu.
Her ne kadar Hasan Ruhani-Cevad Zarif ikilisi İran’ın kentli, genç ve mutsuz orta sınıflarının özlemlerine cevap vermek hedefiyle bu anlaşmaya baş koydularsa da dünkü sonuca götüren müzakereler onlar iktidara gelmeden başlamıştı.Ahmedinejad’ın sistemi altüst eden, mali iflasa yol açan İran’ı tüm dünyada daha da rahatsız edici ve yalnız bir ülke haline getiren politikaları nedeniyle RehberAli Hamaney ABD ile konuşmaya yeşil ışığı yakmıştı.