Seçimden sonra dış politika
SONUNDA biz bize kaldık. Geçen haftanın ya da iki haftanın muhasebesini yapmak için derin bir nefes alabiliriz. Bilançonun ülkesinin saygınlığını önemseyen, bir devletin vakar denen kavramdan haberdar olmasını mutlaka...
SONUNDA biz bize kaldık. Geçen haftanın ya da iki haftanın muhasebesini yapmak için derin bir nefes alabiliriz. Bilançonun ülkesinin saygınlığını önemseyen, bir devletin vakar denen kavramdan haberdar olmasını mutlaka isteyen vatandaşlar açısından iç açıcı olduğunu söyleyemeyiz. Türkiye, bu iki haftanın sonunda Ermeni meselesinde kendi tezlerini kimseye kabul ettiremeden 2015’i geçiştirdi.
Papa’dan başlayarak önde gelen tüm ülkelerden gelen sözlere veya atılan adımlara karşı, daha çok iç kamuoyu göz önünde bulundurularak tepkisini gösterdi. Belki hükümet kendince bu ülkelere haddini bildirmiş olduğunu bile sanabilir. Ne var ki 2015 Nisan ayı, geriye dönüp bakıldığında korkarım Türkiye’nin biçareliğini, saygınlık eksikliğini, hazin yalnızlığını kayda geçiren bir ay olarak anılacak.
Üstelik bu imaj yalnızca İttihat ve Terakki’nin izlediği/uyguladığı canice Ermeni politikası ve sonuçlarıyla bir türlü hesaplaşmamanın neticesi olarak yerleşmeyecek. Çanakkale Savaşı gibi özellikle vakar içinde anılması gereken bir olayın bile Ermeni meselesine meze yapılması, muhalefetin 24 Nisan törenine davet edilmemesiyle iç politikada gösteri malzemesi haline getirilmesi açısından da tablo sakil duracak.