Abdestinizden şüpheniz mi var
Adnan Menderes’in yaptığı gibi…Turgut Özal’ın yaptığı gibi…Erdoğan’ın yaptığı gibi…Osmanlı da, İngilizlere sonsuz imtiyazlar tanıyan 1838 ticaret anlaşmasıyla...
Adnan Menderes’in yaptığı gibi…
Turgut Özal’ın yaptığı gibi…
Erdoğan’ın yaptığı gibi…
Osmanlı da, İngilizlere sonsuz imtiyazlar tanıyan 1838 ticaret anlaşmasıyla piyasasını Avrupa’nın açık pazarı haline getirerek yıkıma uğrattı.
Bu anlaşmaya “capo d’opera”/şaheser diyen İngiltere Dışişleri Bakanı Henry Palmerston, İstanbul’daki büyükelçisine yazı göndererek şu direktifi verdi:
“Serbest ticaret yoluyla Sultan’ın tebaasının servet ve refahı artacak, sanayi önemli gelişme gösterecek. Türkiye bu anlaşmayı uygulamakla, Batı uygarlığına girecek. Gereken kişilere bunları anlatınız…”
David Urquhart gibi ataşeler, Alexandre Blacque gibi gazeteciler devreye sokuldu. D.Urquhart, -II. Mahmut’un çok etkilendiği- A. Bacque’nın “Moniteur Ottoman” adlı gazetesinde şunu yazdı:
– Osmanlı Devleti eski ekonomi ve maliye uygulamaları tarihin çöp sepetine atmalı;
– Özellikle ticaret tekellerini ve iç gümrükleri kaldırmalı;
– Dış ticareti hemen serbest bırakmalı;
– Gümrükleri çok düşük tutmalı…
Ve:
Maalesef Osmanlı buna inandı…
Aynı Menderes, Özal ve Erdoğan gibi…
Hepsinde de üretmeyen ancak çok tüketen bir ülke haline getirildik.
Yaklaşık 180 yıl önce buna karşı çıkanlar da oldu:
Nakşibendi Gümüşhanevi Tekkesi’nin kurucusu Ahmet Ziyaüddin Efendi (1813-1893), bir tüccarın oğlu ve müritlerinin çoğunun esnaf olması sebebiyle ticari yıkımı hemen fark etti. Osmanlı pazarının yabancı sermayenin eline geçişini engellemek için;
– Yerli sermaye birikim...