Boğazdan yakalanmak
Sözcü Gazetesi Yazarı Soner Yalçın'ın bugünkü (09.09.2022)''Boğazdan yakalanmak'' başlıklı yazısı.
Ah ne yazık:
Tartışmamız gereken elzem konuları ülke gündemine getirmekte zorlanıyoruz.
Örneğin:
Gıda ürünleri bir memleketin stratejik önceliğidir. Bu sebeple:
Devletler, üretimi ve verimliliği artırmaya çabalar.
Devletler, tohum-gübre-mazot gibi tarımsal girdi desteği verir.
Devletler, üreticilere taban fiyat uygulamaları yapar.
Devletler, dış rekabete karşı üreticisini korur.
Devletler, ihracat sübvansiyonları gibi destekle tarım sektörünü finanse eder.
Devletler, tarımsal teknolojinin yaygınlaşması için çalışmalar yapar.
Turgut Özal/neoliberalizm dönemine kadar Türkiye aşağı yukarı bu politikaları uyguladı. Özal ile tarımsal üretimimiz; Dünya Ticaret Örgütü, IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği “yapısal uyum politikaları” projesiyle tamamen dış dinamiklerin etkisine maruz bırakıldı. Dediler ki:
– Tarım sektörünün bütçe üzerinde yarattığı -krediler ve sübvansiyonlar gibi- baskıdan kurtulun…
– Tarım sektöründeki devlete ait olan işletmeleri özelleştirin…
– Tarım ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanması faaliyetlerindeki devlet müdahalelerini kaldırın…
– Doğrudan Gelir Desteği sistemine geçin; ürünün fiyatından ya da üretilen ürüne bağlı olmadan alana göre para verelim. Yani, “köylü üretmeyi bıraksın” dediler!
Sonuç itibariyle, “tarımsal ürünlerde bize bağlı olun” dediler. Kabul ettik…
Sadece biz değil:
1980'lerden itibaren, dünyada küreselleşme ve neoliberal politikaların egemen olmasıyla, az gelişmiş ülkelerdeki tarımsal üretimin çöküşü ve köylülüğün tasfiyesi mülteci sorununa dönüştü.