Bu filmi yaşadık
Sözcü yazarı Soner Yalçın bu hafta 'Bu filmi yaşadık' başlıklı yazısını kaleme aldı.
Önceki seçimde Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağını yazınca hakkımda atılmadık iftira kalmadı...
Bu yerel seçimde Erdoğan’ın kaybedeceğini yazınca bu kez iktidar kanadının hışmına uğradım...
İki seçim sonucunu bilmekle övünecek değilim, işimiz-mesleğimiz bu...
Peki... Algı-propaganda yapmak için eline kalem tutuşturulan şahısları konu dışında tutarsak, bir gerçeği sorgulamamız gerekmiyor mu: Türk medyasında analitik düşünce niye kalmadı? Siyaseti tahlil etme/ “okuma” sıkıntımız had safhaya ulaştı...
Bilgiyi değerlendirme yeteneği olan analitik düşünme, çözüm odaklıdır: Muhakeme etmek için veri-bilgi toplama ve bunu analiz etme kabiliyetidir...
Bu doğuştan gelen zeka değildir. Öngörülü olma becerisi kazanmak, ancak bilincinizi (okumak vs.) geliştirmekle mümkündür...
Analitik düşünme, sizi (her şeyi bildiğini sanan, duygularına yenik) vasatlardan ayırır. Eleştirel düşüncenin temelidir analitik düşünce...
Mesela, yine tepki çekecek analiz yapayım:
-31 Mart sandık sonuçlarını “tepki oyları” diye açıklamak gerçekçi olur.
Kuşkusuz bireysel başarıları yok sayamayız ama sandığın mesajı iktidara nettir:
-“Geçinemiyoruz!”
Ortada, muhalefetin başarısından çok, iktidarın başarısızlığı vardır. O halde:
Gerek iktidar, gerekse muhalefet şu gerçekle yüzleşmelidir:
★★★
Buradan yazdım:
31 Mart yerel seçim sonucu, 26 Mart 1989 yerel seçime benzeyecektir.
Sokağın sesini duymamak için sağır olmak lazımdı çünkü!
O seçimde Özal/ANAP yüzde 41.5 oydan yüzde 21.8 oya düşüren, (aynı bugün gibi) geçim krizi idi!
Konuyu, (bugünlerde sıklıkla konuşulacak) “1989’da muhalefet şu illeri kazandı” yüzeyselliğinden çıkarmak lazım. Özellikle de bugün muhalefetin yaşanılan o siyasi süreçten ders alması şart. Nasıl mı?
1989’un mesajı netti: