Giden belli gelen ne
Sözcü Gazetesi Yazarı Soner Yalçın'ın bugünkü (17.03.2022)''Giden belli gelen ne'' başlıklı yazısı.
Önce şu tespiti yapayım:
Siyasi ittifak yapılınca sanılıyor ki, tüm partiler birbirine benzeyecek!
Oysa. İttifak sadece ortak politik fayda için sağlanan işbirliğidir.
Peki:
İttifak yapanlar “uzlaşma” adına parti programından, siyasi değerlerinden vazgeçmek zorunda mı? Ya da kendince sivri bulduğu görüşlerini törpülemesi mi gerekiyor?
Salt vazgeçerek, törpüleyerek mi müttefik olunur?
Salt ittifak kurduğuna benzeyerek mi müttefik olunur?
Salt politik benzeşmeyi sağlayarak mı müttefik olunur?
Parti programından ödün vermeden uzlaşma sağlanamaz mı?
İttifak ya da uzlaşma teslimiyet olabilir mi?
Bu yazdıklarımdan sakın partiler arası işbirliğine karşı çıktığım anlaşılmasın. Karşı çıktığım ittifak için kendinden vazgeçme, boyun eğme kabulüdür!
Ne yazık ki bu “ezik tavır” özellikle merkezdeki sol partilerde var. Ki artık “sol” adından bile utanır hale gelmediler mi? Nedir bu mahcubiyet? Sağa savrulan düşünce korkaklığı? Ya da aslında sol değiller mi?
Gerçi, bir dönem “Atatürk” adını bile ağızlarına almaktan imtina etmediler mi?
Bakınız:
Mesele sadece “Atatürk” ismi değildir; Atatürk'ün ortaya koyduğu Altı Ok gibi politik manifestodur. Herhalde sembollere dayalı biçimci “Gardırop Atatürkçülüğü” arayışında değiliz. “İlerici program nerede” sorgulaması yapıyoruz? Haritasız-pusulasız yola çıkılmaz çünkü…
SİYASETÇİLİK OYNAMAK
-“Aman Erdoğan'dan kurtulalım.”
Bu anlayışla muhalif altı parti bir araya geldi. Hiçbir itirazım yok. Güçlü muhalefet her daim ülkenin yararınadır.
Fakat. Israrla aradığım şudur: Gideni yaşadık, tanıdık. Peki, gelmekte olan ne?
Bu ülke bir kez daha yolunu kaybedemez, ağır sorunları var. “Siyasetçilik oynayacak” vakti-hali kalmadı.
Diyorlar ki: