Haksızlık, haksızlıktır
Tarih: 14 Temmuz 2008. İstanbul Cumhuriyet Savcıları, Zekeriya Öz, Mehmet Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından hazırlanan “Ergenekon” iddianamesi açıklandı. Darbe girişiminden Danıştay...
Tarih: 14 Temmuz 2008.
İstanbul Cumhuriyet Savcıları, Zekeriya Öz, Mehmet Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından hazırlanan “Ergenekon” iddianamesi açıklandı.
Darbe girişiminden Danıştay suikastine kadar vahim iddialar vardı.
48 tutuklu sanık arasında tanıdıklarım vardı: 44. sırada Serhan Bolluk, 45. sırada Doğu Perinçek, 46. sırada Ferit İlsever, 47. sırada Adnan Akfırat, 48. sırada Hikmet Çiçek gibi…
Yıllarca 2000’e Doğru dergisi ve Aydınlık gazetesinde birlikte çalıştık.
Evlerinde kaldım, evimde kaldılar; yediklerimiz içtiklerimiz ayrı gitmedi; arkadaşlarımız katledildi, zor günler yaşadık.
Fakat…
Sonra yollarımız ayrıldı. (ki zaten hiç partili olmamıştım.) Ardından aleyhimde yayınlar yapmaya başladılar. Dava açtım, kazandım ve hayatımdan hepsini çıkardım.
Ergenekon İddianamesi çıktığında 15 yıldır konuşmuyorduk. Hâlâ kızgındım…
Merak içinde 2 bin 455 sayfa tutan iddianameyi okudum. İddianame balondu!
O dönem 22 yıllık gazeteciydim, meslek hayatım iddianame okuyarak geçti diyebilirim. Dağ fare doğurmuştu…
Ne yapacaktım; duygularıma yenilip 15 yıldır öfke duyduğum insanların haksız yere hapiste çürümelerine sessiz mi kalacaktım?
Ben, bana yakışanı yaptım. Ergenekon yalanına ortak olmadım. Bu sebeple, gün gelecek Ergenekon’un 1 numaralı sanığı Oktay Yıldırım ile iki yıl cezaevinde yatacağım aklımın ucundan bile geçmezdi…
Ama haksızlık yapmak, haksızlığa uğramaktan daha acıdır.
Bu girişi neden yaptım…