Kendimizi kandırıyoruz
Çuvaldızı kendimize batırma eğiliminde oldum hep; örneği bu sebeple Odatv’den vereceğim: Yazıya oturduğumda cep telefonuma Odatv’den bildirim geldi: “Kılıçdaroğlu’na saldıran...
Çuvaldızı kendimize batırma eğiliminde oldum hep; örneği bu sebeple Odatv’den vereceğim:
Yazıya oturduğumda cep telefonuma Odatv’den bildirim geldi:
“Kılıçdaroğlu’na saldıran provokatörlere gözaltı.”
Türk Dil Kurumu, “provokatör” sözcüğüne “kışkırtmacı” diyor.
Çok politik kavram gibi Fransızcadan dilimize geçti; “provocateur.”
Bir örgüte girerek veya mitinge- gösteriye sızarak örgüt üyelerini veya gösteriye katılanları suç sayılan eyleme- davranışa iten kişi.
Ankara-Çubuk Akkuzulu Köyü’nde Kılıçdaroğlu’na saldıranlar provokatör mü?
İlk kitabımı 25 yıl önce yazdım: “Binbaşı Ersever’in İtirafları.”
1994’de yazdığım bu kitabın ilk paragrafını paylaşmama izin veriniz:
“Kontrgerilla konusundaki teorileri ve ülkemizde yirmi küsur yıldır süren tartışmaları ilgilenen herkes az çok biliyor. Bana gelince, yedi yıllık gazetecilik yaşamım boyunca kontrgerillanın Türk devleti içindeki evrimini adeta gözlerimle görerek izledim. Bu konuda sayısız haber yaptım. Kontrgerilla konusunda çıkmış bütün kitapları okudum. Diyebilirim ki konunun bütün uzmanlarıyla uzun görüşmeler yaptım…”
Yani…
Bu tür provokasyonlar vs. konusunda tecrübeli sayılırım. Bunca yıllık gazetecilik deneyimim bana şunu öğretti:
Ülke olarak şöyle bir refleks gerçekleştirdik:
Ne zaman acı bir olayla karşılasak hemen “meşruluk kılıfı” arayıp “günah keçisini” buluveriyoruz: Provokatörler!
Tüm suçu bu üç-beş kişiye yıkıp, gerçek nedenleri “halının altına” süpürüyoruz.
Yoksa… Şu provokatörler olmasa toplumsal patlama filan yaşamayız; barış içinde yaşarız! Hadi canım siz de…
Kendimizi kandırıyoruz; gerçeklerden kaçıyoruz.
Ve bu döngüyü her seferinde tekrarlayıp