Kibir...
Erdoğan, İngiltere’de BBC’nin Abdüllatif Şener sorusunu şöyle yanıtladı:“Bana öyle bir referans gösterin ki gösterdiğiniz bu referansı biz adam yerine koyalım!”Türkiye’de siyaset sürekli...
Erdoğan, İngiltere’de BBC’nin Abdüllatif Şener sorusunu şöyle yanıtladı:
“Bana öyle bir referans gösterin ki gösterdiğiniz bu referansı biz adam yerine koyalım!”
Türkiye’de siyaset sürekli kibri besliyor!
Kibir, Arapça (kabr, kubr) kökenli… Dilimize, “büyüklük taslama”, “kendini beğenme”, “kendini başkalarından üstün görme” diye çevirebiliriz.
Ruhu saran ve düşünceleri etkileyen aşırılık halidir kibir!
Kibrin, hakikat algısı bozuktur. Abartır, geneller, gerçeklere daima kördür.
Bilmediğini bilmez.
Zayıflık korkusu sahte bir büyüklenmeyle kapatılır. Yardım istemeye zorlanır. Özel, seçilmiş, üstün olduğunu sanır.
Sürekli “benden sonrası tufan” der! Kendinden başkasını görmez; kimseyi ne var ne de yar eder.
Duygularını düzenleyemez; sıklıkla saldırgan tepki gösterir; dışlar, parçalar, aşağılar ve “yakalandığında” hep inkar eder.
Ağzında sürekli “kurşun” saklaması kibrindendir; hemen “şarjörü” boşaltır. Susarak konuşmayı beceremez! Konuşan “ben” makinesidir!
Diğerini/ötekini anlamaya çaba sarf etmez.
“Sen kimsin”, “O da kim oluyor”, “Kaç paralık adamsın”, “Benim seviyemde değilsin” gibi sözler ağzından düşmez.
Büyüklenmeci kibir ile küçümseyici kibir bir madalyonun iki yüzüdür:
– Onay gördüğünde büyüklenmeci tutum takınır.
– Onaylanmadığında küçümseyici tavır alır.
Sinsi bir duygudur kibir; sessiz sedasız pusuda zamanının gelmesini bekler. İnsanı zorbaya dönüştürür. Bu nedenle yedi günahın en başında yer alır!
Peki…