Maymun kafesi
İki dedesi de Zonguldak maden ocaklarında çalışıyordu. 1960’larda Almanya göç ettiler; Gelsenkirchen maden ocağında çalışmaya başladılar. Gurbette uzun süre kalma gibi...
İki dedesi de Zonguldak maden ocaklarında çalışıyordu. 1960’larda Almanya göç ettiler; Gelsenkirchen maden ocağında çalışmaya başladılar. Gurbette uzun süre kalma gibi düşünceleri yoktu. Sonra eşleri Hanife ile Münevver’i getirdiler yanlarına.
Çocukları Mustafa ile Gülizar’ı görücü usulüyle evlendirdiler.
Gülizar bir okulda hademe idi.
Mustafa hep iş değiştirdi; deri fabrikasında çalıştı; kahve ve büfe işletti; bilardo salonu açtı; Opel’e işçi olarak girdi…
O zorlu yıllarda Özil çiftinin çocuklarına verdiği isimler özlemin adıydı; Mutlu, Mesut, Neşe ve Duygu…
Evde hep Türkçe konuştular.
Parasızlıktan anaokuluna gidemedi çocuklar.
Harçlık alamadılar; Mutlu ve Mesut küçük yaşta gazete dağıtıcılığı yaptı.
Hep ikinci el kıyafet giydiler.
Dokuz göçmen ailenin yaşadığı sıçanları bol apartmanın dördüncü katında oturdular. Yaşadıkları Bornstrape’de hiç Alman yoktu. Alman ırkçılarının dilinden düşmeyen “kanake” (ilkel) sözünü çocukken hiç işitmediler…
Ağabeyi Mutlu ile aynı odayı paylaştı Mesut; döşekte yattı. İki kardeşin tek eğlencesi “maymun kafesi” diye isim verdikleri mahallenin futbol sahasında top oynamaktı…
DJK Westfalia 04 Gelsenkirchen takımında futbola başladı. Bir yıl sonra DJK Falke Gelsenkirchen takımında oynadı. İlk hediyesini sekiz yaşında aldı; meşin bir futbol topu.
İsteği, Schalke genç takımına seçilmekti.
Dört kez seçmelere katıldı. Topu slalom çubuklarının arasından uçarcasına sürdü; attığı şutlar kalecilerin kulaklarını sıyırdı! Ama…
Tüm bunlara rağmen hiçbir zam...