Polis WhatsApp Grubu
Tarih: 3 Kasım 2002. Türkiye genel seçime gitti.Oy verme işlemi bitince ne yapıldı:– Sandıklar açıldı; zarflar tek tek müşahitlere gösterilerek okunmaya başlandı. – Oylar tutanağa elle...
Tarih: 3 Kasım 2002.
Türkiye genel seçime gitti.
Oy verme işlemi bitince ne yapıldı:
– Sandıklar açıldı; zarflar tek tek müşahitlere gösterilerek okunmaya başlandı.
– Oylar tutanağa elle yazıldı.
– Sayım bitti. Çuvallar mühürlendi.
– Çuvallar ilçe seçim kurullarına gitti.
– Tutanak sonuçları bilgisayara girildi.
Yani…
Buraya kadar olan süreç, 24 Haziran 2018 seçiminde de aynen yaşandı!
Hâlâ mühür var…
Hâlâ kalem var…
Hâlâ ıslak imza var…
Hâlâ müşahit var…
Bu süreçte terimler/terminoloji bile hiç değişmedi.
Değişen sadece seçim sonuçları hızı oldu!
Hangi teknoloji, sürecin neresine dahil oldu da bu kadar hızlı sonuç alınır oldu?
Ne yani, elektronik oya mı geçtik?
Görüyoruz; Yüksek Seçim Kurulu hızında pek değişiklik yok!
Hızını artıran sadece Anadolu Ajansı!
Ve biz seçimin kaderini/algısını değiştiren bu kurumun/AA’nın bu hıza nasıl ulaştığını bir türlü öğrenemiyoruz. Bir “sır” ısrarla saklanıyor…
Tekrarlıyorum: Anadolu Ajansı sandık verilerine Yüksek Seçim Kurulu’ndan önce nasıl ulaşıyor?
AA ile ilgili sandık görevlilerinden mail yağıyor:
Seçimin güvenliğinden sorumlu olması gereken polislere (ve Jandarma’ya) yasadışı-gizli görev verildiği ortaya çıkıyor!
Polis (ve jandarma) sandıklar kapanır kapanmaz tutanakları öğrenip, sonucu okul/seçim alanı sorumlusu güvenlik görevlisine bildiriyor.
Okul/sandık alanı sorumlusu polis/jandarma aldığı sonuçları nereye bildiriyor:
– İçişleri Bakanlığı’na mı?
– İçişleri Bakanlığı nereye gönderiyor bilgileri?
Anadolu Ajansı’nın yaptığı algı operasyonunun “ortakları” kimler?