Solun olmazsa olmazı
Sözcü yazarı Soner Yalçın bu hafta 'Solun olmazsa olmazı' başlıklı yazısını köşesine taşıdı.
Dünyada olup biten kaotik düzen çok kişinin kafasını karıştırdı.
“Sağ-sol ayrımın kalktığını” savunanlar var. Bunlar, siyasi-ekonomik tek ideolojik pozisyonun olduğunu ileri sürüyorlar.
Sahi, gerçek öyle mi? En basit haliyle anlatmaya çalışayım...
Bakınız:
Sol, eleştiri demektir.
Eleştiri, var olanla yetinmez, gelecek için iyi bir hayat hedefiyle sorgular.
Yani eleştiri, münazara gibi salt yorumlamakla kalmaz, eleştirdiğini değiştirmek ister...
Yani eleştiri, yeni vaadi olmadan-yaratmadan yapamaz...
Çağına ve zamanına karşı çıkan eleştiriden beslenen sol, tek tip fikirsiz dünyayı, kurulu düzeni reddeder, yeniyi arar. Hakikatin sonsuz yolculuğunda devrimcidir...
Evet:
Eleştirinin temeli, açığa çıkararak/ “kazı yaparak” toplumsal değişim yaratmaktır.
Eşitsizliğin yoksulluğun yabancılaşmasının nedeni olarak kapitalizmi gören sol, krizlerden beslenen yapıyı değiştirmek istemektedir.
Ama... Kapitalizmin “mezar kazıcılığı” noktasında zamanla sol bölündü. Örneğin:
Sosyal demokratlar, kapitalizmi aşmayı-değiştirmeyi değil, sistemin “insanileştireceğine” inanarak reform yaparak düzene asimile olmayı tercih etti!
Hele... Son kırk yıldır “aşırı kapitalizm”/ neoliberalizme tamamen boyun eğmesi ile eleştirinin yerini “algı-reklam-promosyon” aldı...
Çünkü sosyal demokratların, sağ partilerden “piyasaya tapınma” anlamında pek farkı kalmadı. Bu eleştirisiz duruş, “sol- sağ ayrımı kalmadı” görüşünü yaygınlaştırdı.
Ve aslında:
★★★
Özünde:
Son otuz-kırk yılda serbest piyasa, tarihin hiçbir döneminde iyi işlermiş gibi görünmedi. Yalan hiç bu kadar kabul görmedi yani! Bu sebeple:
“Sağ-sol ayrımı kalmadı” tezinin ideolojik ana hedefi; mevcut sisteme yönelik eleştirinin (itibariyle özgürleştirici muhalefetin-eylemin) tamamen son bulmasıdır. Halkın “seyirci” yapılmasıdır.
Böylece toplumsal yaşam alternatifsiz bırakarak, eşitsizlik üzerine kurulu bu çarpık sistemi meşrulaştırmaktır...
Öyle ki: