Başkan seçiminin perde arkası
TBMM Başkanlığı'na İsmet Yılmaz'ın seçilmesi, CHP-MHP atışmasını başlattı. Hangi eleştiri yapılırsa yapılsın, partisinin çıkarını böyle koruduğuna inanan Devlet...
TBMM Başkanlığı'na İsmet Yılmaz'ın seçilmesi, CHP-MHP atışmasını başlattı. Hangi eleştiri yapılırsa yapılsın, partisinin çıkarını böyle koruduğuna inanan Devlet Bahçeli'nin kararı sonuçta kendisini ve partisini bağlar.
Bu açıdan kararı anlamak ve saygı göstermek gerekir; ancak 17/25 Aralık'ın hesabını sormayı en önemli vaadi yapmış bir parti olduğu için MHP'ye sorulması gereken sorular yok değil ve ilki de bu konuda.
Cemil Çiçek döneminde savcılık raporlarına yapılan işlemleri anımsayacak olursak, Yılmaz döneminde süreç farklı mı işleyecek?
Yani Yılmaz'ın seçilmesi 17/25 Aralık'ın akıbetini de belirlemiş olmadı mı?
SONUÇSUZ ARKA ODA TEMASLARI
CHP'nin Deniz Baykal'ı aday göstermesini; Baykal'ın 'seçileceğim' algısı yaratmasını, bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan'la 2.5 saatlik görüşmesine (ki Bahçeli'nin bu görüşme nedeniyle Baykal'ı çok sert eleştirdiğini CHP dikkate almalıydı) bağlar imalar yoluyla yapmasını eleştirenlerdenim. Ama sonuçta CHP, süreci başarıya ulaştıramayan parti görüntüsüne kavuşup moral yitirirken Baykal da 'en erken doğmuş TBMM üyesi' olarak, belki de siyasi yaşamının son önemli yenilgisini tatma şanssızlığını yakalamış oldu.
"Bu seçimin ilk yenileni Baykal" tespitine katılarak, ama 'Baykal'ın adaylığına' itirazlardan bağımsız sürecin doğru okunmasına yardım amaçlı bazı kulis bilgilerini paylaşmak isterim.
Önceki gün CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, "Denenmesi gereken her yol denendi, en iyi bilenler de Baykal ve Ekmel Bey'dir, onlar konuşsun" dedi.
Bu söz önemliydi ve biline ki hedef de İhsanoğlu. (Sahi konuşur mu acaba?)
Çünkü anladığım, CHP ile İhsanoğlu arasında bazı temaslar yapıldı, daha adaylar açıklanmamışken MHP adayının kendisi olacağı öğrenildi.