Yekvücut olmanın yolu
CUMHURİYET tarihinin 'en' dolu iş ve icraatıyla övünen bir iktidarın 13'üncü yılında, terörün de en büyüğünü yaşamak gerçekten çok üzüntü verici. Yüreğimiz ne kadar...
CUMHURİYET tarihinin 'en' dolu iş ve icraatıyla övünen bir iktidarın 13'üncü yılında, terörün de en büyüğünü yaşamak gerçekten çok üzüntü verici.
Yüreğimiz ne kadar yansa da kayıplarımız giderek artıyor, hepsinin mekânı cennet olsun; umalım, yitirdikleri yaşamları haykırdıkları 'barışı' getirsin.
Evet, gün suçlama değil, AKP sözcülerinin de dediği gibi, 'yekvücut' olma günü.
Üzgünüm, "Geç kalmış bir söylem" demek zorundayım; çünkü, 'Siyaset çatışmacı dili kenara bıraksın' diye ne çok söylendi, yazıldı, çizildi.
Yazık ki, ülkeyi kahreden manzara karşısında dahi o dil çok değişmiş değil.
BİR-İKİ GÜN SABREDİLSEYDİ YA
Bakın, kim kızarsa kızsın gerçekleri söylemek, şunu sormak zorundayız:
"Tamam, Selahattin Demirtaş'ın sözleri oldukça sertti; ama bu ağır katliam ardından edilen o sözleri ülkeyi yönetenler, aynı tonda karşılamak zorunda mı? Onca canın sorumluluğu omuzlarında yük olan bir Başbakan, 'sabır' deyip, birkaç gün beklese iyi olmaz mıydı?"
Çünkü, "Fırat kıyısında bir kuzuyu kurt kaparsa bu Hz. Ömer'den sorulur" gerçeğini ve felsefesini en iyi bilenlerin başında Davutoğlu gelse gerek.
Hükümet, o barış mitingine katılanların güvenliğini sağlamakla yükümlüydü.
O nedenle yaşanan katliamda sorumluluğunu kabul edip, halktan özür dileyip dersler çıkarmalı, ihmali olanları kenara çekebilmeliydi; ama bunlar olmadı.
Başbakan, hem muhalefete yüklenip suçu onlara attı hem de mevcut hükümetin AKP hükümeti olmadığını söyleyerek, tam bir şaşkınlık yarattı.
"Hükümet boşluğu bırakmadık, ülke güvenliği için her kararı aldık" diye meydanlarda övünen Davutoğlu, bu sözlerle kendisini de tekzip etti.
Asıl tehlike ise bu sözlerin, bir hükümet zafiyeti algısına yol vermesiydi.
Bu itiraf en çok terör örgütleriyle ülke düşmanlarını cesaretlendirir, bilmeli.
İNADINA SANDIK
Şimdi hepimiz, "Ülkem bunları yaşamak zorunda mıydı" diye düşünmeliyiz.
'400 milletvekili' inadını 'tek başına hükümet' inadına dönüştüren anlayışın ağır maliyetinin önümüze geldiğini görmek zorundayız.
Kabul etmeliyiz ki, bu ülke seçime gitmektense AKP-CHP ortaklığıyla yoluna devam etseydi, bundan ilk başta terör örgütleri ürkecekti; çünkü büyük bir uzlaşma, hoşgörü ve umut dalgası ülkeyi saracaktı.